kulağını aç dinle istersen inim-inim inle

CHP’de bir DEĞİŞİM lafıdır sürüp gidiyor. Ama DEĞİŞİM’den ne anlamamız gerektiği konusunda ortada ortak bir mutabakat yok. Kılıçdaroğlu “Kurultay yolunu açtık. Ne değişecekse orada karar verelim” diyor ve değişime dayanak olacak bazı tüzük değişiklikleri için çalışma başlatıyor. İmamoğlu’nun değişimden anladığı ise “Hiçbir şey değişmesin, sadece Genel Başkan değişsin. Ben de bu bulanık sudan yararlanarak gelip CHP’yi kurtarayım. Böylelikle kendimi de İstanbul’a tekrar aday olmaktan da kurtarmış olurum” şeklinde anlamlandırılıyor.

CHP’de ayrı bir grup daha var ki, tüzük-müzük değişmesine fırsat verilmeden, apar topar bir olağanüstü Kurultay’a gidilmesini, böylelikle, statükonun değiştirilmesine fırsat verilmeden daha nice yıllar ve dönemler milletvekili olma saltanatlarının devam etmesini İmamoğlu’nun ardına sığınarak DEĞİŞİM diye yutturmaya çalışıyorlar.. Çünkü İmamoğlu ile yolları bu noktada kesişiyor.

Nasıl ki memleket genelindeki insanlar CHP’deki bu kısır döngüye kilitlenmiş bir vaziyette neticeyi meraklar izlerken, seyrederken ve takip buyururlarken bizim bu yaşadığımız kasabanın da siyasi gündemi memleket genelindeki gündemden pek farklı değil. Zira bizim burada da insanlar başta bizim Belediye Reisi Özlem BECAN’ın talihsiz, tutarsız ve bir o kadar da tutarsız davranışlarını konuşuyor tartışıyor bazı meslektaşlarımız görmezden, bilmezden ve duymazdan gelmelerine rağmen manşetlerine taşıyorlar.

Bu raddeye nasıl gelindi? Sorusunun cevabına gelince şöyle bir hatırlayacak olursak İMAMOĞLU&KILIÇDAROĞLU arasındaki DEĞİŞİM polemiği zaruri olarak bütün memleket geneline yayıldığı gibi bizim bu kasabaya da sirayet etti. Değişimden yana olanlarla olmayanlar ayrıştı, yani KILIÇDAROĞLU gitsin diyenlerle kalmasını isteyenler. Edirne’de CHP Taban Hareketi, bizim kasabada da CHP Çalışma grubuyla beraber CHP’de bulunan bazı kanaat önderleri ve eski İlçe Başkanları KILIÇDAROĞLU ile birlikte bizim CHP İlçe Başkanı ÇETİNER ve onun peşinden Belediye Reisi BECAN’a bayrak açtılar. Buda yetmedi delege seçimlerinde sözde hesaplaştılar. Bu saydıklarım olurken bizim reis BECAN tıpkı İMAMOĞLU ve Mansur YAVAŞ’ın yaptığı gibi reisliklerini ve reis oldukları yerlere hizmeti unutup aksatıp siyasete daldılar. Netice böyle olunca CHP’nin öteden beri kalesi olan Yeniköy CHP ve BECAN’ın çilesi oluverdi. Geçtiğimiz Temmuz ayında Yeniköylü ve büyük bir olasılıkla kendisi de CHP’li olduğunu farz ettiğim Utku AGAT isimli bir vatandaş Özlem BECAN’a hitaben sosyal medyadan şöyle haykırdı;

“Sosyal medyadan atıp tutması reklam yapıp paylaşması çok kolay. Yeniköy mahallesindeki su akmama probleminden bilginiz, haberiniz var mı? Beğenmediğiniz AKP’den beter ettiniz milleti. Kırk sene geriye götürdünüz bizi.”

BECAN’a olan tepki ve eleştiriler sadece bunlarla sınırlı kalmadı ki, hele atadan ve babadan CHP’li biri olan kardeşimiz Sayın Sercan AL’ın delege seçimlerimde sırf karşı listeden yer aldığı için gıcıklık olsun diye Belediyede çalıştığı birimden başka bir birime gönderilmesi kaba tabiriyle sürülmesi damacanayı taşıran son damla oldu.

Onun için yani kendisinin bir büyüğü olarak yazının en tepesinden Sayın BECAN’a naçizane bir nasihatte bulundum kulağını iyi aç Sayın Başkan BECAN iyi dinle iş işten geçtikten sonra istersen inim-inim inle. Bu sıraladığım parti içindeki tepki ve eleştiriler gün gelecek sizi tepecek ve koltuğunuzdan edecek. Bir tarafta AK Parti öteki tarafta İYİ Parti bunlara bir de CHP’deki BECAN küskünleri, kırgınları ve İMAMOĞLU hayranlarını ilave edersek Cumhur ittifakı nasıl ki Bay Bay KEMAL dediyse KASABALI olarak bizzat ben de buradan hıçkıra-hıçkıra BECAN diyorum. İyi demişim mi?