DOĞU – BATI

ABD’de geçen dönemin başkanı Trump, hakkında açılması neredeyse kesinleşen dava ile yüzyüze gelmek üzere.

Bu bir skandal!!..

Daha önce hiçbir ABD başkanı hakkında görev sonrası açılmış bir dava yok, olmamış. Kamuoyu yaratarak, taraftarlarını sokağa davet ederek yargılamadan kaçınmaya çalışıyor.

Tetiği çeken, yolunu ayırdığı eski avukatı.

Fransa’da Macron, emeklilik yaşını 62’den 64’e çıkarma kararını “Olağanüstü Yetkileri” ni kullanarak; yasamayı by-pass ederek çıkardı. Ancak; sokaklar durulmuyor.

İngiltere’de; yani “Üzerinde güneş batmayan imparatorluk” da işler Brexit sonrası hemen hemen hiç düzelmedi. Üstüne bir de Kraliçe Elizabeth’in ölümü, yerine geçen oğlu Prens Charles’ın ise “bir türlü” yerini ısıtamamış olması tuz biber ekti.

Ülke grevlerle sallanıyor, sokaklar ateş içerisinde.

Almanya, rüştünü ispat etmeye çalışıyor. II. Dünya Savaşından savunma ve dış politikalarını bağımsız olarak üretemeyecek biçimde, eli kolu bağlı çıkan bu büyük ulus, Rusya-Ukrayna savaşıyla birlikte 21. Yüzyıl Avrupa’sında “aslında ne kadar önemli ve kilit bir rolü” olduğunu yeniden keşfetti. Burada Merkel’in hakkını teslim etmek zorunda tüm Almanlar.

İsrail’de Netenyahu hükümeti tıpkı Fransa’da Macron’un yaptığı gibi Demokrasilerin ayrılmaz 3 erkinden bir diğerini, “Yargı” yı by-pass etmek istedi. Sokaklar karıştı, geri adım attı.

Uzun lafın kısası, dünya sancılar içerisinde.

……………………………….

“İyi de be sayın kardeşim, alemin derdi bizi mi gerdi???”

“Memleket seçim arifesinde, kıyamet gibi büyük bir deprem geçirdik, yaralarımızı sarmaya çalışıyoruz.”

“Sen tutmuşsun bize başka ülkelerin dertlerinden bahsediyorsun bizim dertlerimiz ayyuka çıkmış iken”

…. Diyenleriniz olabilir ve aslında haksız da sayılmazlar bakıldığında..

Ancakkkk…

Mısır yetiştiren bir çiftçi, düzenli olarak her yıl, “En Kaliteli Mısır” ödülünü alıyormuş.

Çiftçi, ödül aldığı mısırların tohumlarını da ekmeleri için komşularına dağıtırmış.

Bunu öğrenen bir gazeteci röportaj yapmak için çiftliğe gelmiş. Gazeteci çiftçiye sormuş:

“Seninle her yıl aynı yarışmaya giren komşularına, kaliteli tohumlarından vermeyi nasıl göze alabiliyorsun?”

Çiftçi cevap vermiş:

“Yoksa bilmiyor musun? Rüzgar, olgunlaşan mısırlardan polenleri alır ve tarla tarla dağıtır.

Eğer komşularım kalitesiz mısır yetiştirirse çapraz tozlaşma sonucu her geçen yıl ürettiğim mısırın kalitesi düşer. Eğer kaliteli mısır yetiştirmek istiyorsam, komşularıma da kaliteli mısır yetiştirmeleri için yardım etmeliyim”.

……………………………

İşte insanlık bunu yapmadı dostlar.

Kaderin bir cilvesi neticesi, 1453 te İstanbul’u kaybeden hristiyan alemi, ya da emperyalist kafadaki batı veya adını ne koyarsanız koyun; ne herzeyse..

Zor oyunu bozdu.

İpek Yolu Osmanlı’nın eline geçip onun yüzyıllardır sağladığı düzen bozulunca başladılar Doğu’ya gitmenin yeni yollarını aramaya. Kristof Kolomb aslında Amerika’yı kesfetmeyi değil, Hindistan’a ulaşmaya çalışıyordu. Hatta, Amerika kıyılarına ulaştığında karşılaştığı yerlilere “Indian” adını koydu, kısa bir süre için olsa da Hindistan’a ulaştığını sanarak.

Vasko Dö Gama denen biri de Hindistan’a Afrika’nın en güneyindeki Ümit burnunu dolaşarak ulaştı.

İpek Yolu’nun pabucu bakir Amerika’nın keşfedilmesi ve Hindistan’a hatta üstüne üstlük yine bakir durumda olan ekvatoral ve Ekvator altı Afrika’ya ulaşılması ile dama atılmış oldu!!..

Kısa sürede aynı batı ardı ardına Rönesans ve Reform aşamalarından geçerek, neredeyse binyıllardır Doğu’da olan bilim ve zenginliği nerdeyse bir yüzyılda lehine çevirdi.

Çevirdi de ne oldu???

Neler olmadı ki.

Bunlarda kölelik kurumu vardır. İnsanların eşit yaratıldığına inançları yoktur. Kendilerinden zayıf gördükleri herkesi ezmeyi kendilerine müstahak görürler.

Amerika’ya yerleşenler o zavallı Kızılderililerin neredeyse kökünü kazıdılar. Avustralya’ya yerleşenler de yerli halk aborjinlerin.

İspanyol’u, Portekizlisi, Hollandalısı, Fransızı, Almanı, İngilizi.. Bir süre sonra da yeni palazlanan ABD.. Zavallı gelişmemiş toplumların mallarına, hatta canlarına çöktüler. Şu çok beğendiğiniz, gidip yaşamak, yerleşmek için can atılan batı ve onların özendiğiniz zenginliğinin kökeni budur!!..

Çalarak zengin oldular, cana kıyarak zengin oldular.

Kaliteli mısır hep kendilerindeydi.

Ama öteki tarlaların mısırları o kadar kötüledi ki, şimdi onların polenleriyle tozlaşıyor başlarına çalasıca emperyalizmleri.

Biz de çekirdek çitlıyarak seyredeceğiz artık.

……………………………..

Yerimiz doldu.

Bir dahaki yazımda bu gelişmelerin canım ülkeme, Türkiye’me; faydası zararı nedir??

Biraz da oraya kafa yoracağız.