bu KADER “olmaz bu kadar” dedirtti…

Günlerden Pazar ya da Cumartesi’ydi, kesin olarak şimdilik tam olarak kestiremiyorum ama hafta sonu olduğundan eminim. Kavurucu sıcağın altında mayışmış bir şekilde saçak altında bulduğum gölgede elimdeki gazeteyle serinlemeye çalışırken bir yandan da öğle ezanını dinliyorum.

Ezan sesinin verdiği huşu ile ahirete vereceğim hesabı düşünürken aşağılardan gelen davul-zurna sesleri ile tövbe haşa ezan sesinin bitmesini beklemeden başladım düğün konvoyunu yüksek sesle kalaylamaya. Mübarek ezanın bu ülkede 10. Yıl Marşı kadar değeri kalmamış diyerek kendi kendime ;

“% 90’ı Müslüman olduğu söylenen bu topluma yazıklar olsun.” Dedim ve meseleyi orada kapattım.

***                             ***                             ***

Görüyor musunuz, ya da birçok defa tanık olmuşsunuzdur elin oğlu zaman gelir köyüne taş ocağı yapılmasın diye eylem yapar, fındık fıstık para yapmadı diye çuvalladıkları mahsüllerini Meclis kapısına dökerek protesto eder, termik santral yapılmasını istemeyen köylüler ortalığı yakıp yıkarlar, üst geçit isteyen vatandaşlar trafiği kapatırlar, dört tane ağaç kesilecek diye esnafın dükkanlarını ateşe verirler. Bizim Uzunköprü’de ise Meslek Yüksekokulu gibi önemli bir değer elimizden alınıyor maşallah kimsenin gıkı çıkmıyor. Mübarek insanların üzerlerine adeta ölü toprağı serpilmişçesine dut yemiş saksağan gibi susuyorlar. Hadi be sizde pısırıklar…!

Hani ya nerede bizim Geziciler, Taksimciler, ayakkabıcılar, kunduracılar, slogancılar, yorgancılar. Hani ya nerede bu okulu bu kasabaya kazandırmak için kapı kapı gezerek para dilenenler. Hani ya nerede bu okul için binlerce lira yardım yapan Oda’lar, dernekler, fabrikalar, fabrikacılar. Hani ya nerede bu kasaba için okul yaptıran Orhan ÇETİN gibi hayırseverler. Adam çıkıyor (Vali’ymiş herhalde) sanki bu okula bir çivi çakmış gibi ;

“Okul işi kapanmıştır, biz orayı Balkan Din Eğitim Merkezi yaptık.”

Diyor. Bizim pısırıklar da susmayı tercih ederek ;

“Çok iyi etmişsiniz hünkarım.” Demeye getiriyorlar meseleyi, yazıklar olsun.

Bakın yarın Vali Bey teşrif edeceklermiş bakalım başta face’ci iktidar partisinin İl Genel Meclis Üyesi ile İlçe Başkanı okul konusu ile ilgili olarak Vali Bey’e bir çift söz söyleyebilecekler mi göreceğiz. Öyle domuz arabasının sapından tutup poz vermekle, partinin yıldönümünde ekmek kesip bunu servis etmekle bu işler olsaydı bizim veresiyeci bakkal da siyaset yapardı. Sizi gidi tatlı su kurbağaları siziiii…

***                             ***                             ***

Yazının başında düğün konvoylarından hazır bahsetmişken dün okuduğum Aşçıoğlu Mahallesinde yaşanan bir düğün haberinden bahsedeyim de sizlerde benim gibi ;

“Vay beeeee….”

Deyin olur mu…

2008 yılında mahallede 14 yaşındaki Kader adında bir kızla Üseyin adında bir delikanlı ailelerinin rızasıyla düğün dernekle, güle oynaya evlendirilirler. Aradan yıllar geçer bu evlilikten genç çiftlerin iki çocukları olur, ancak bizim kaynana damadı sevmez olur ve kızını başkasıyla evlendirmek ister…!

Kader kızımız buna karşı çıkar ve kocasını çok sevdiğini söyleyince öfkesine mani olamayan kaynana durumu polise ihbar edince talihsiz Kader kızımız kaderiyle baş-başa bırakılır. Sonuç ne mi olmuş.? Mahkeme kararını vermiş ve kadersiz Kader kızımızın babasına 6 sene, kocasına da 11 sene hapis cezası vermiş.

İyi de be polis kardeşim hafta sonları düğün konvoylarında kim evleniyor, kim pipisini kestiriyor bunları hiç mi merak etmezsiniz de Emniyetin emniyetli binasında illa ki ihbar beklersiniz.? Ne olacak şimdi bizim Kader kızımızın kocasına, çoluğuna çocuğuna 11 sene yazık değil mi.? Ben diyorum ki bu düğünler de Emniyet bu evlenen çiftlerin hiç olmazsa hüvviyet cüzdanlarına bakmayı bir deneseler de bu insancıklara da yazık olmasa.

Hani bir şarkı vardır ya ;

“A be kaynana ne yaptın bize, ne yaptın bize ne yaptın bize,

biz birbirimizi çok sevdik, kaçıyoz bize, kaçıyoz yarimle.”