17 Ekim tarihli gazetemizde çıkan haberin başlığı aynen şöyleydi: “Uzunköprü Hizmet Vakfı Kapanacak mı?”
Şöyle devam ediyordu bu çarpıcı haber: “Uzunköprü ilçesine hizmet etmek amacıyla 1994 – 1997 yılları arasında ilçemizde Kaymakamlık görevini yapan Nadi Kılıçaslan tarafından kurulan ve günümüze kadar gelmesine karşılık hizmetini tam anlamıyla gerçekleştiremeyen Uzunköprü Hizmet Vakfı’nın geleceği masaya yatırıldı. Uzunköprü Kaymakamı Kemal Yıldız, Sivil Toplum Örgütleri başkanları ve dernek üyeleri ile bir toplantı yaparak vakıf hakkında bilgi verdi. Vakfın aktif olarak devam edip etmeyeceği, vakıf için nasıl bir yol haritası izleneceği hakkında görüşülen toplantı sonucunda vâkıfın geleceğine önümüzdeki günlerde tekrar karar verileceği öğrenildi.”
Ben bu haberden anlıyorumki ekabir UHV’nin kaderi için toplanmış ama karar alamamış henüz. Ya işe yararsa? O zaman kapamayalım. Ama nasıl işe yaratacağız? Vizyon planlaması yapamazsak boşa işgal etmesin.. durumu anlayacağınız.
Herkesin elinin altında internet ve dolayısıyla her şeyi bilen google amca var. Bu yüzden vakıf nedir ne değildir diye anlatmakla bu güzide köşede fazla işgaliye yapmama gerek yok. Fakat Türkiye’de vakıf algısı nedir çağdaş dünyada nasıldır kıyaslaması elzem.
Birkere yurdum insanın ezici çoğunluğu vakıf deyince ne anlıyorsun sorusuna şu yorumlarda bulunur:
1- Gizli ajandası olan işlerde harcanan paraların en temiz kılıfıdır
2- Hayırsever görüntüsüyle vergi kaçırmanın en güzel yöntemidir
3- Tarihsel gayrimenkul mirastan (vakfiye) nemalanmaktır
4- Bağışçıların yardımlarıyla zifaf etmektir
Oysaki çağdaş dünyadaki vakıflara ya da bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda olan ülkemizdeki çağdaş anlayışla işletilen vakıflara bakıldığında gerçekten de ulvi bir amaca hizmet eden kutsi sermaye ve hizmet kümelenmeleri olduğunu görüyoruz.
UHV’nin de temiz niyetlerle kurulduğuna şüphe yok. Ama besbelli ki kurulduğu tarihten buyana icraat fakiri olmuşsa bunun altında vizyon planlaması yapamaması yatıyor. Herkes bir şey söylemiş, kafalar karışmış. Oysaki çağdaş bir vakıf dini, sağlık, eğitim-öğretim, aş evi, sosyal hizmetler, sanat ve kültür hizmetleri, para yardımı, milli savunmaya destek, ulaştırma, spor ve iktisadi hizmetlerden birisine odaklanır. Vizyon ve misyonunu buna göre belirler, sürdürülebilir sermaye (kaynak) ve hizmet programlamasını buna göre belirler.
UHV anladığım kadarıyla birden fazla hizmet odaklaması yapmış ve apışıp kalmış. Tevellütü 1999 doğum yeri Mauritus olan Afrika Türk Vakfı yöneticiliği tecrübeme dayanarak benim net bir önerim var. Öncelikle UHV hizmet odağını IKTISAT maddesine göre belirlesin ve geçen yazımda özetlediğim 17 maddelik Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri (SDGs) doğrultusunda da eylem planlaması yapsın. Vizyon kendiliğinden geliyor: 2030 yılında sosyal kültürel ve iktisadi kalkınmışlığını Avrupa Birliği ölçeklerinde gerçekleştirmiş bir Uzunköprü. Misyon metodolojisinide iktisat dolayısıyla kalkınma kavramlarına uygun olarak ETKİ YATIRIMCILIĞI derseniz nerden başlanılması gerektiği karmaşasıda ortadan kalkacaktır.
Bu bağlamda özünde işadamlığı olan Uzunköprü iş dünyasını sermaye programlamasının içine alırsınız. Nasılmı? Bizim tüccarımız kazan-kazan ilkeli kazanmayı ve büyük oynamayı sever. Ama ortaklık cesareti yoktur. Çünkü rol modeli olmadığı için kalıtsal güven sorununa sahiptir. Uzyem rezaleti bu meseleye iyi bir örnek olup aynı zamanda da derstir, doğru modeli bulmak adına iyi bir tecrübe örneğidir.
UHV bünyesinde profesyonel şeffaflık ve yönetim metotlarıyla kurulacak bir sınai yatırımlar şirketine tahmin edilenden çok daha fazla sermaye ortaklığı talebi geleceğine kalıbımı basarım. Min hisse payının 1000 TL olacağı bir vakıf şirketi kırtasiye temelleri atılan Uzunköprü Karma OSB (UKOSB) dahilinde bol kazançlı ve beyaz yakalı istihdam sağlayacak tesisler kurabilir hatta UKOSB’un yöneticisi dahi olabilir.90 larda İzmir’de aynı mantıkla kurulan Güçbirliği Holding’in 1 tık üzerinde bir şeyden bahsettiğimin altını önemle çizmek isterim.
Benim yaklaşımımdaki UHV tamamen yerel tasarruf sahipleri için bir trust kurumu olacak ve 100% B-Corp anlayışıyla hareket edecek. Önümüzdeki hafta bu B-CORP konusunu yazacağım.
Sonuç olarak; UHV kesinlikle kapanmamalıdır. Ama şehrin klasik hastalığından arındırılarak çağdaş bir vakıf modeline sokulmalı; vizyoner eylem planını küresel rol modellere göre belirlemelidir. Benim metodolojik önerim net bir şekilde B-CORP anlayışıdır!