Uzun zamandır niçin, neden yazmıyorum cümleleri ile vakit kaybı yapıp hem köşemdeki yerimden hemde sizlerin değerli zamanınızdan almak istemiyorum.
Ancak bugünden sonra sizlerin karşısına bu köşede her zamankinden daha çok çıkacağımın sözünü veriyorum.
Ve nerede kalmıştık diyerek, yazılarımıza başlıyoruz…
**** **** *****
Bu haftaki yazımı kaleme almadan önce şöyle bir gazetemizin internet sitesinde bulunan geçmiş dönem köşe yazılarıma göz atıp acaba bu haftaki yazıma başlarken nasıl bir giriş yapayım diye düşündüm.
Sadece internet sitemizde 2016 yılından bu yana yazdığım 141 köşe yazısı olduğunu fark ettim.
İnternet sitemizde kaydı bulunmayan sadece gazete aracılığıyla sizlere ulaştırdığım yazılarımı da eklersek rahatlıkla 250-300 civarında köşe yazısını kaleme almışım.
Peki ne mi yazmışım ?
İnanın yarısından çoğu Uzunköprü’nün sorunları ile ilgili…
Bir çoğunda hep aynı sorunları dile getirip, yapılması gerekenleri sıralamışım.
Ama bakıyorum da problemler olduğu yerinde hep kalıyor.
Bakın geçtiğimiz günlerde Ticaret Sanayi odası Başkanı sayın İsmail Akalın Uzunköprü’nün STK başkan ve yöneticilerini ve mahalli idarecilerini aynı masaya topladı.
Yıllardır söylenen ancak bir türlü gerçekleşmeyen Ankara ziyareti öncesi o meşhur istişare toplantılarından birini yaptık.
Başkan Akalın bu kez “gideceğiz.” noktasında kararlı olsa da katılanların yüz ve hareketlerinde “biz bunu yıllardır duyuyoruz. Hiçbir şey” olmaz mesajı vardı.
Ekim ayının ortası gibi düşünülen ziyaret öncesi konuşulanlar, ortaya atılan proje ve fikirlere bakacak olursak yıllardır hep aynı projeler üzerine konuştuk..
Ne mi konuştuk? Sadece 2 örnek vereyim.
- Temelleri 2007 yılında atılmasına rağmen aradan geçen 16 yılda hala su veremeyen Çakmak Barajını.
- 2016 yılında onaylanmasına rağmen aradan geçen 7 yılda henüz mahkeme koridorlarından kurtaramadığımız Uzunköprü Organize Sanayi Bölgesini.
İşte biz yıllardır aynı şeyleri söylüyor, yazıyor ve çiziyor, ancak olduğumuz yerde sayıklıyoruz.
Hiç düşündük mü ne eksik diye…
Ben biraz düşündüm de Uzunköprü’nün bir lidere ihtiyacı var.
Uzunköprü’nün iç dinamiklerini harekete geçireceği, fikirleri kabul görebilen ve bu fikirlerini uygulamaya koyabilen bir lidere.
Ahilik haftasını geride bırakırken, tam da Uzunköprü’nün bir “Ahi”’ye ihtiyacı var diyebilirim.
Eskil’den Uzunköprü’de “Ahi” diyebileceğimiz bir çok isim vardı.
Bu isimler zamanlar kendilerini kenara çekerek uzaklaştırdı.
Bu isimler artık geri gelmeyeceklerine göre bu ilçenin bir an önce yeni “Ahi”sini bulması gerek.
Bu isim kim mi olabilir.
Bu isimler bazen mülki amir olur, bazen belediye başkanı, bazen de sivil toplum kuruluşu başkan ve yöneticileri…
Şimdi mevcut Uzunköprü’nün genel durumunu göz önünde bulundurup tek tek isimlere bir bakın ve deyin ki Uzunköprü’nün yeni “Ahi” si bu olsun.
Eğer gerçekten mevcut isimlerde aradığımızı bulamazsak, o zaman şehrimize yeni bir “Şehri-Emin ya da Emine” bulmanın zamanı gelmiştir.
Bilmem anlatabildim mi ?
**** **** *****
Bu arada Cumhuriyet Halk Partisindeki yaşanan olaylara yetişemiyoruz.
İl kongresinde yaşanan listeden “kardeş” çıkarma ile başlayan karşılıklı restleşmeler makam arabası alınmaya kadar uzandı.
Ve artık bence tüm ipler koptu.
Hem makam arabası Uzunköprü’de nedir ki…
Uzunköprü belediye başkanlığı sonuçta bir iştir.
Bakın ben yıllardır işime yürüyerek gidip geliyorum.
Hem bakın İngiltere’de yapılan araştırmaya göre, işlerine yürüyerek insanları mutlu ediyormuş.
Bende niçin bu kadar mutluyum diyorum.
O değil de ben şimdi her sabah Atatürk Ortaokulu önünde o siyah plakalı aracı görmeye o kadar alışmıştım ki şimdi nasıl onu görmeden güne başlayacağım.
Bir de birileri de üzülecek.
Sonuçta kendi araçları gibi gördükleri, ailece gezmeye gittikleri oyuncakları da ellerinden alındı.
Tüh tüh üzüldüm şimdi…
**** **** *****
Uzunköprü’nün sorunları, CHP’deki kriz derken AK Parti’ye o kadar yer ayıramadık.
AK Parti ile alakalı da çok değinmek isteğim, gözlemlediğim konular var.
CHP’de bu yaşanırken, AK Partililer ellerini ovuştursa da, her şey o kadar görüntüyü kadar basit değil.
AK Parti adına bir şeyleri konuşmak için bence şu 7 Ekim’deki büyük kongreyi, görmek gerek.
Ondan sonrası zaten daha kolay…