Dün kaleme aldığım yazı konusunun son bölümünden rahatsız olduklarını bizzat tarafıma ileterek meseleye değinmemi GEREKSİZ bulduklarını söyleyen gazetemiz okurlarından özür dilerken bu okurlarımızın aflarına sığındığımı buradan belirtmekte fayda görüyorum.
UZUNKÖPRÜ Gazetesi’nin bu gibi kişiler yerine daha ciddi konulara yer vermesi gerektiğinin altını çizerek bize bir şekilde destek vererek sahip çıkan gazetemizin sağduyulu okur ve abonelerine en içten duygularımızla teşekkür eder, bu insanlarımızın uyarılarını dikkate alacağımızı buradan ilçe kamuoyuna duyururuz.
*** *** ***
Efendim dedik ya biz bu köşeleri yeni keşfetmedik, ilçe halkının ve özellikle ev ve işyerlerine yerel gazete giren vatandaşlarımız bizi de yazılarımızı da çok yakından bildiği için temcit pilavı gibi kendimizi tekrar tekrar ifade etmeye gerek yok sanırım.
Şimdi siz dünkü yazının son bölümünü yazılmamış kabul edin de barışalım olsun bitsin. Ne de olsa dünya fani, yarın kim öleee kim kala. Gelelim dünkü yazının ilk bölümlerine, hani demiştik ya CHP’de KESEBİR’ciler (DSP’liler) ve diğerleri (CHP’liler) diye. Bu yazıyı dün zahmet edip okuyan Belediye eski Başkanlarından KULDAŞLI Ömer hışımla girerek gazeteye KASABALI’yı sormuş.
Mübarek adam (ben) bohçacı göçebeler gibi durduğumuz yerde duramadığımız için KULDAŞLI’da sonuçta beni bulamayınca gazetede mesai arkadaşlarımıza hitaben ;
“Nerede o KASABALI? Söyleyin ona Erdal KESEBİR’i yazıp diline dolamış ama KESEBİR hiçbir zaman DSP’li olamadı. Onun peşinden de kendini bilen hiçbir DSP’li koşmaz…!” demiş. Bence de demiştir…
DSP’nin iki dönem rüzgarıyla Ankara’nın göbeğine demirleyen, alacağını alınca sonra da CİNDORUK’un partisine tüneyen, dikiş tutmayınca şimdi de CHP’nin rüzgarıyla Belediye’ye kapağı atmaya çalışan KESEBİR için iddia edilen bir başka rivayete ise ben bile şaştım kaldım.
“Her rüzgârda otlar gibi eğilirsen, dağlar kadar olsan bile, bir ota değmezsin.”(Mevlana)
Halk arasında konuşulanları aynen aktarıyorum ;
“KESEBİR’in gayesi Belediye Başkanlığı falan değil, kendisinin asıl amacı Kırkkavak Deresine paralel Türkyılmazlar’ın bina karşısındaki arsaları kurtaracak kılıf aramak…!” Bu iddiayı ben değil, sokaktaki halk konuşuyor, ben emlakçı değilim ki bunları bileyim. Benim işim duyduklarımı, gördüklerimi kaleme almak, yazmak, sizlere duyurmak, aktarmak.
*** *** ***
“Oku da adam ol baban gibi eşek olma.” Ne kadar enteresan bir cümle değil mi…! Cümle içerisine koyacağınız bir virgül ne demek istediğinizi tam aksine çevirebiliyor. Okuyup baban gibi ADAM’da olursun, okumayıp EŞEK’te…! Ancak bu memleketin okumuş EŞEK’lerini saymaya kalksanız günler haftalar yetmez. Doktor olmakla ADAM olmuş sayılır mı insan, bence sadece okumuştur. Veya her öğretmen, mühendis herneyse okuyup sadece diploma almışsa sizce ADAM’mıdır. Bence istisnalar hariç kesinlikle ADAM değildir. Görevinin başında olması gerekirken canı çekince bir yerlere aday olup geçici bir süreliğine mesleğini donduracaksın kazanamayınca tekrar mesleğine dönüp işini değil de köşe başlarında arzuhalciler gibi siyaset cambazlığı, yazarlığı yapacaksın…! Hoş bunlara devletin eli neden uzanmıyor hayret, ya da devletin eli uzanıyor da bunlar mı uslanmıyor gel şimdi geçir EŞEĞİ sudan…!