Günümüzde çok konuşulan konulardan biri de kadın haklarıdır. Seküler düşünce sahipleri değişik adlandırmalar altında kadın haklarını savunur gibi yaparak, kendi ideolojileri doğrultusunda hareket ederek kadınların bir kesiminin hakkını savunuyorlar. Bazıları feminizm adı altında farklı mecralara savrulmaktadır. Kimisi İstanbul sözleşmesi deyip duruyor ve çok farklı kavgalara sebebiyet veriyor. Allah göstermesin değişik sapıklıklara kapı aralıyorlar. Şöyle ayrımcılığı bir kenara bırakarak kadın erkek ayrımı yapmadan insan hakları bağlamında konu ele alınamaz mı?
Halbuki kız çocuklarının yok sayıldığı bir dönemde, “cennet anaların ayakları altındadır” diyen bir dinin mensuplarıyız. Ayrıca peygamberimiz son konuşmalarında kadınların hak ve hukukuna dikkat çekerek sadece Müslümanlara değil bütün insanlara şu hitapta bulunmuştur:
“Ey insanlar!”
“Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah’tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları, Allah’ın emaneti olarak aldınız ve onların namusunu kendinize Allah’ın emri ile helâl kıldınız. Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, kadınların da sizin üzerinizde hakkı vardır.” “Sizin kadınlar üzerindeki hakkınız; yatağınızı hiç kimseye çiğnetmemeleri, hoşlanmadığınız kimseleri izniniz olmadıkça evlerinize almamalarıdır. Eğer gelmesine müsaade etmediğiniz bir kimseyi evinize alırlarsa, Allah, size onları yataklarında yalnız bırakmanıza ve daha olmazsa sakındırmanıza izin vermiştir.” “Kadınların da sizin üzerinizdeki haklan, meşru örf ve âdete göre yiyecek ve giyeceklerini temin etmenizdir.”
5 Aralık sözde dünya kadın hakları günü idi. Sosyal medya kahramanları hemen süslü mesajlar, paylaşımlar yaptılar. Bu yapmacık sığ davranışlara bakınca gerçeklerden ne kadar uzak olduğumuzu görüyoruz. Bizim acilen ahlak merkezli bir hayata samimi olarak bağlanarak yaşamayı öğrenmeliyiz. Aksi takdirde hayatı hem kendimize hem de hayat arkadaşımıza zehir ederiz.
“Ey mü’minler!”
“Size iki emanet bırakıyorum, onlara sarılıp uydukça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanetler, Allah’ın kitabı Kur’ânı Kerim ve Peygamberinin (a.s.m.) sünnetidir.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem biz müminlere hitap ederek, bu karışık dünyada çok farklı yolların olduğu, yolumuzu şaşırmamak için iki emanet bıraktığını, bu emanetlere sımsıkı sarıldığımızda yolumuzu asla şaşırmayacağımızı haber vererek, bu emanetler hidayet rehberi Kur’an ı Kerim ve Kur an ı Kerimi en iyi tefsir eden peygamberimizin uygulamalarıdır. Bu sisli puslu yollarda yolumuzu aydınlatan iki sağlam yol gösterici Kuran ve Sünnettir.
Peygamber efendimiz yine aşağıda gelen paragrafta biz iman ile şereflenmiş müminlere hitap ederek, peygamberimizin sözünü iyi dinlememizi, birbirimizin kardeş olduğunu kardeşlerin kanlarının, mallarının birbirine helal olmadığını yani her halükarda kardeşlik müessesesinin işleyerek Müslümanların birbirini asla boğazlamamasını aralarındaki her türlü husumeti bir kenara bırakmayı emretmektedir. Heyhat gel gör ki dünyada çok farklı sebeplerden dolayı birbirlerini öldüren, birbirlerinin camilerine bombalar koyup camide dahi insanların kadını döken vampirlerin peygamberimizin ve Allah’ın huzuruna çıktıklarında ne cevap vereceklerini hayal bile edemiyorum. Değerli kardeşlerim Müslümanlar kardeştir. Kardeşini yalnız bırakmaz. Onun canını, malını kendi canı, malı gibi bilir, korur.
“Mü’minler!”
“Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz! Müslüman Müslümanın kardeşidir ve böylece bütün Müslümanlar kardeştirler. Bir Müslümana kardeşinin kanı da malı da helâl olmaz. Fakat malını gönül hoşluğu ile vermişse o başkadır.”
Günümüzde aile içi anlaşmazlıkları araştırsak büyük çoğunluğu miras kavgaları teşkil eder gibime geliyor. Bazen aile büyüğü erkek çocuğunu kayırıp kızları mirastan mahrum ediyor. Bazen de tam tersi oluyor. Bazen vasiyetinde mirasçıların bazılarını kayırıyor. Ardında bir sürü kavga gürültülü miras paylaşımı bırakıyor. Bakın peygamber efendimiz veda hutbelerinde bu konuyu nasıl açıklıyor.
“Ey insanlar!”
“Cenab-ı Hak her hak sahibine hakkını vermiştir. Her insanın mirastan hissesini ayırmıştır. Mirasçıya vasiyet etmeye lüzum yoktur. Çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa ona âittir. Zina eden kimse için mahrumiyet vardır.”
“Babasından başkasına âit soy iddia eden soysuz yahut efendisinden başkasına intisâba kalkan köle, Allah’ın, meleklerinin ve bütün insanların lânetine uğrasın. Cenâb-ı Hak, bu gibi insanların ne tövbelerini ne de adalet ve şehadetlerini kabul eder.”
Günümüz dünyasının en önemli sorunlarından birinin de ayrımcılık olduğu ortadadır. Bu sorun sadece bir ülkenin değil, dünyanın sorunu haline gelmiş durumdadır. Zengin ülkeler daha eşit fakir ülkeler daha az eşit gibi. Medeni diye ortalıkta çaka satan Avrupalılar ötekileştirmenin, ırkçılığın ve İslam karşıtlığının merkezi durumuna gelmişlerdir. Hâlbuki peygamberimiz bunda 1443 yıl öncesinde bakın nasıl bütün insanlığı uyarıyor.
“Ey insanlar!”
“Rabbiniz birdir. Babanız da birdir. Hepiniz Âdem’in çocuklarısınız, Âdem ise topraktandır. Arabın Arap olmayana, Arap olmayanın da Arap üzerine üstünlüğü olmadığı gibi; kırmızı tenlinin siyah üzerine, siyahın da kırmızı tenli üzerine bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvada, Allah’tan korkmaktadır. Allah yanında en kıymetli olanınız, Ondan en çok korkanınızdır.”
Beş aralık dünya Kadın Hakları günü on aralık dünya insan hakları günü olarak kutlanıyor. İnsan hakları bağlamında farklı bir bakış açısı ile veda hutbesini incelemeye çalıştık. Bu yazı dizimizin sonuncusu ile haftaya buluşmak üzere hoşça kalın.
Özcan GÜNER