Merhum Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Adnan MENDERES dönemini hatırlamam ancak gerek o dönemleri yaşamış büyüklerimden ve okuduğum tarih kitaplarından edindiğim bilgiler ışığının yansımalarına bakıyorum da şimdilerde kopartılan fırtınaların kafamda oluşturduğu tek soru ;
“Acaba tarih tekerrür mü ediyor.?” Endişesinden başka bir şey gelmiyor aklıma.
Bugüne kadar olan gerek askeri ve gerekse sivil darbe girişimlerine verilen isimleri geklin birlikte hatırlayalım ve gelinen noktayı özetleyelim.
Sarıkız, Ayışığı, Yakamoz, Eldiven, Balyoz, Ergenekon ve Gezi Parkı olaylarından sonra gelinen bugünkü durum…! Gerçekten size de endişe verici bir şey olarak yansımıyor mu bu olaylar. Milletin kafasının ençok karıştığı ya da karıştırılmaya çalıştığı gelişmeler ise basın yayın organlarının kamuoyuna servis ettiği haber, video, fotoğraf ve gazete yorumlarda karşımıza çıkıyor.
Yukarıda sayarak sıraladığım darbe girişimlerinden sonuç çıkaramayanlar, Gezi Parkı olaylarında ortalığı birbirine katarak birşey elde edemeyenlere bu karışıklıkta gün doğmuştur diye düşünüyorum. Ancak her dönem krizden, kaostan, kargaşadan, karışıklıktan, şiddetten nemalanmayı kendilerine iş sayanlara ben sadece şunu söylüyorum ;
“Siz sakın o güzel kafanızı bu gibi işlerle yormayın, zira bu millet bu hükümeti üç dönemdir nasıl başımıza baştacı ettiyse varsa eğer kusurları yine bu millet indirecektir hükümet koltuğundan.”
Onun için son iki gündür tekrarladığım şu cümleyi birkez daha buradan aktarıyorum, siz siz olun ;
“Sonunda “eyvah” diyeceğin şeylere başında “eyvallah” deme…!” Gerçi bu konu bizim gibi taşrada, kenarda köşede yazarlık, gazetyecilik yapanları aşar ancak üzerimde oluşan baskılar nedeniyle insan bazen kendini yazmaya zaruri hissediyor bugün olduğu gibi. Kaldı ki bizim bu konuda herhangi bir kimseyi ya da hükümeti yargılayacak kadar ne bir gücümüz, ne bir lüksümüz ve ne de herhangi bir yükümlülüğümüz olamaz. Zira herşey milletin gözü önünde fazlasıyla şeffaf biçimde cereyan ettiği için bize de fazla söz söylemek düşmez herhalde…
*** *** ***
Şu aşağıdaki risaleyi çoğunuz ya bilirsiniz, ya duymuşsunuz ya da biryerlerde okumuşsunuzdur ;
Üstada sormuşlar, “Kırılan kalp tekrar severmi?” diye.
Üstat da; “evet” demiş.
Adam peki demiş ; “Üstadım siz hiç kırılan bardaktan su içtiniz mi?”
Üstat da cevap vermiş: “Peki sen bardak kırıldı diye su içmekten vazgeçtin mi…!”
Yani diyorum ki madem bu milletin içerisinde bulunan her iki kişiden birisi be mevcut hükümete oy vermiş, destek vermiş, sevmiş, güvenmiş deniyor şayet sevmekten, güvenmekten vazgeçmiş iseler önümüzdeki milletvekilliği seçimlerine şunun şurasında ne kaldı ki. Çekerler desteklerini olur biter. Ama bu işler tencere, tavayla, davulla, zurnayla olmuyor gönülle oluyor. Caddede, sokakta tellal kiralayıp ; “Gelin eylem yapalım” diyerek değil, gönülle ve gönüllü olarak oluyor bilesiniz istedim, yanlış mı istedim.