5 gündür Türkiye halkı siyasetçilere demokrasi dersi veriyor.
Siyasilerde bu dersi tam algılamayıp, yine birbirleirni suçlayıp inkar politikası yapıyorlar.
İktidarın başı ile başlayalım.
Sayın Başbakan son genel seçimlerde yüzde %49 oy alarak büyük bir siyasi zafer kazandı. O gece meşhur bir balkon konuşması yaptı. Bende coğu vatandaş gibi pür dikkat Başbakan’ın konuşmasını dinledim. Başbakan diyordu ki, “Biz yalnız %49’un değil bu ülkede yaşayan herkesin başbakanı olacağım.” Kimseyi kimliğinden meshebinden, inancından dolayı ayırt etmeyeceğiz. Hizmetleirmiz bu ülkede yaşayan 74 milyon için eşit olacak. Daha fazla demokrasi getireceğiz. Daha fazla özgürlül vaat ediyoruz. Adalet önünde insanlarımız eşit olacaklar. Hastane ve devlet kapılarında vatandaşlarımız bekletilmeyip en kısa sürede işlemleirni tamamlayıp devletle vatandaşı barıştıracağız. Ülke ekonomisini büyütüp mi,ll gelirden eşit pay aldıracağız. Fakiri, fukarayı, garip gurabayı ezdirmeyeceğiz.
Türkiyeyi Orta Doğunun en büyük ülkesi ve AB onurlu bir üyesi yapacağız.” Gibi bir sürü halkın kulağına hoş gelen vaatleri sıraladı.
Yıllarca askeri vesayetten ve bürokrasi de aşağalanmaktan bıkmış bu millet büyük bir heyecanla bu vaatlerin yerine getirilmesini bekledi.
Hakikaten Türkiye AK Parti iktidarında ekonomide, Sağlık Hizmetlerine büyük yatırımlar gördü.
İnsanlarımız hastane ve sağlık hizmetlerinde adil bir şekilde yararlanmaya başladı. Genel olarak Türk halkı yapılan hizmetler ve yatırımlardan mennun olduğunu kamuoyu yoklamalarındna belli ediyor, iktidara desteğini devam etiriyordu.
Sayın Başbakan ilk yanlışını iki yıl önce patlayan spor kamuoyunu bugüne kadar meşgul eden şike davasında yaptı. En az Türkiye’de kendisi kadar tanınan Fenerbahçe Külubü Başkanı Aziz YILDIRIM’ı içeri attırdı. Ama Başkanına ve Külubüne sahip çıkan ve Türkiye’de bir daha hiçbir külübe nasip olmayacak bir taraftar grubune yenilerek FB’ye ceza aldıramadı. Ve ilk darbeyi aldı.
Arkadan Suriye olayında Amerika’nın oyununa gelerek Kraldan fazla Kralcı oldu. Buradan pay almaya ve İslam aleminin lideri olmaya kalkıp Osmanlıyı yeniden inşa etme gayretine girdi. Ne Esad gitti, ne de Suriye Halkı özgürlüğüne kavuştu. Türkiye’de bomba patlatılarak 53 vatandaşın ölümüne sebep olundu. Arkadan içki satış yasağı geldi. Bu yasada topluma iyi anlatılmadan kanunlaştırldı. İnsanların özel yaşamlarına girildi. Sen toplumun sağlığını düşünebilirsin ama ülkede devlet dahil içki satışından ve içki içilmesinden ekmek yiyen milyonlarca insan var. Binlerce tekel bayii ve lokanta işletmeciliğinden evine ekmek götürenleri düşünmek lazım. Ben istedim, yasakladım demekle olmuyor. İstanbul Taksim’de yapılmak istenen yeni düzenleme 3 kişi ile başlayan milyonları sokağa döken uygulama toplumu iyice gerdi. Ülkeyi kaosa sürükleyen Olayların başlangıcı oldu. Başbakan’ın söylemleirnden anlıyoruz ki Başbakan yorulmuş. Biraz dinlenmesi, bazı kararları ekibi ile yeniden iştişare ederek halkın duygularına kulak vermesi, yanlışlıklardan dönünmesi bir erdemdir. Türkiye Cumhuriyeti ve halkının daha AK Parti iktidarına ihtiyacı var.
Sayın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkaı Topbaş ne güzel söyledi. “Biz yapmak istediğimizi halka anlatamadık. Halkın müsaade etmediği hiçbir yatırımın değeri yok.” İstanbul halkından özür dileyip siyasi erdemliğini gösterdi. Milli Eğitim Bakanı sayın Avcı’da öyle yanlışlıklar yaptık ki kırk yıldır bir olmayanları biraraya getirdik. Kendi muhalefetimizi kendimiz yarattık. Diyerek hükümetin yanlış politikasına özeleştiriş yaparak güzel sinyaller verdi. Sayın Cumhurbaşkanı da her zamanki gibi toplumun en güvendiği makam olarak itinalı ve birleştirici kimliğini gösterrek toplumdan tam puan aldı. Gelelim CHP lideri KILIÇDAROĞLU’na. Bürokrattan politikacı olmayacağını Türk Miletine bir daha gösterdi. Kadıköy’de mitingi iptal edip Taksim’e yürüderek yangına körükle gitti. Ankara’DA Milletvekilleirni polisleirn önüne sürerek göstericilerin daha fazla gayyana gelmesini sağladı. Çok terbiyeli (!) Milletvekilelri devletin memuruna, Amirinin söylediklerini yapmakla mükellef olan polislere anaavrat küfettirdi. Türkiye’de toplumun güvenliğini ve huzurlğunu sağlamakla görevli olan 350-400 bin civarındaki bu emir kullarının CHP’ye oy vermemesi için elinden gelen her türlü metenetliği yaptırdı. Ben belki ön yargılarındna konuşuyorum. Bu işin bir tecrübeslisi olarak söylüyorum bu ülkede hiçbir polis ve emniyet görevlisi bir daha CHP’ye oy vermeyecek.
Sonuçta ne mi oldu.
Kısaca Kaybeden yine yine halk oldu.