Bundan birkaç yıl önce Uzunköprü Gazetemizin sahibi Adem Özsoy iken ona gittim dedim ki Adem bunu not et Tayyip Erdoğan’dan sonra Türkiye’de başbakan sayın dış işleri bakanımız Ahmet Davutoğlu olacak. Sen nereden öğrendin deyince benim AK Parti içinde siyaset yapan çok iyi tanıdığım üst kademede insanlar var. Onlardan birisi bana bu fısıldadı. Yani bu projenin hesabı 3 yıl öncesine dayanıyor.
Sayın Davutoğlu İstanbul Kabataş Lisesi mezunu. Sonrasında ne okudu hangi üniversiteyi bitirdi bilmem. Bildiğim en önemli bilgi Türkiye ve dünyanın en büyük gıda şirketlerinden biri olan Ülker Gıdanın ve ŞOK mağazalarının sahibi Sabri Ülker’in damadı olması. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ında bu günlere gelmesinde en büyük maddi ve manevi desteği sağlayanda bu şirketlerdir. Erdoğan 20 yıl önce İstanbul Büyük Şehir belediye başkanlığını kazandığı vakit bu şirketin distribütörlüğünü yani nakliye işlerini yapıyordu. %1 civarın dada buradan pay alıyordu. Başbakan Erdoğan’ın zenginliği bu şirkete dayanıyor. Başbakan öyle söyledikleri gibi sonradan zengin olma biri değildir. Siyaseti yakından takip edenler bunu gayet iyi bilir.
Türkiye’de merkez sağ partilerden birinde siyaset yapıyorsan peşinen hırsızlığı kabul edeceksin. Bu Menderes içinde aynı Demirel içinde aynı rahmetli Özal içinde aynı idi. Bir tek sosyal demokratlar hariç Türkiye’de herkes hırsızdır. İhracat yapanda ithalat yapanda hep hırsız oldu. Sosyal demokratlar hep masumdur fakat nedense en büyük yolsuzluklar hep onların iktidarların yaşanmıştır.
Genelde memurlar ticaretten pek anlamazlar. Sallabaşını al maşını derler. Yazları deniz kenarlarında kışları da kentlerde bürokratlık yaparak geçinirler. Denizi, yeşili çok severler. Hatta hepsi birer kültür uzmanıdır. Nükleer santrallere, eslere karşı çıkarlar fakat en çok enerjiyi de onlar kullanırlar. Maalesef bizim ülkemizde böyle bir hastalık oluşmuştur.
Gelelim Davutoğlu’nun genel başkanlığı ve başbakanlığına. Önceki paragrafta yazdığım gibi bu durum daha önceden planlanıp programlanmıştır. Ne kadar başarılı olabileceğini 1,5 yıllık bir zaman dilimi içinde göreceğiz. Ama en ufak bir hatada Abdullah Gül’ün önünde hiç kimse duramaz. Belli olmaz 2015 teki genel seçimlere AK Parti Abdullah Gül’ün başkanlığın dada gidebilir. Bölünmeye gelince çok zor. Bu Partinin en büyük özelliği istişare ve kamuoyu yoklamalarına çok değer vermesidir. Halkın memnun kalmayacağı hiçbir siyaset geliştirilmiyor. Halkın nabzı çok iyi tutuluyor. Hele seçim kaybeden teşkilatlar başbakanın yeğeni bile olsa affedilmiyor. Her şey başarıya endekslenmiş başarı yoksa sende yoksun. Zaten 10 seçimden 10 kez zaferle çıkmanın sırrı burada yatıyor. Şuna adım gibi eminim ki Sayın Recep Tayyip Erdoğan ilk turda Cumhurbaşkanlığı için seçilmeme riski olsaydı aday dahi olmazdı.
Muhalefet bu zihniyet devam eder anayasa değişikliğinde iktidar ile birlikte olmazsa önümüzdeki seçimlerde şimdiki iki muhalefet parti sininde barajı geçememe riski oluşabilir. Ana muhalefet partisi Sayın Selahattin Demirtaş’ın başkanlığındaki HDP olur. Bu çok kuvvetli bir ihtimaldir. Artık Türk Milleti boş laflara pirim vermiyor. Edebiyat yapanları öğretmenlik yapmaya yolluyor.