Bugün Ekim 29 Cumhuriyet Bayramı, elbette anlamı büyük bir gün ancak ben büyük meselelerle ilgili konularda yazı yazmakta ötekiler gibi pek başarılı zannetmiyorum kendimi. Bu ve buna benzer konularda yazı yazanlar veyahut yazdıklarını zannedenler öncelikle ve özellikle ulaşamadıkları ciğere mundar diyecekleri için yazılarının başlarına ;
“Cumhuriyet elden gidiyor, şeriat devleti geliyor, İslam devletine dönüşüyoruz, her tarafımız camilerle doluyor…” gibi kıyamet tellallığı yaparak halkı galeyana getirmeyi işten ya da yazarlıktan sayarak milleti sokaklara dökerler, döktüler, hala dökmekte ısrarlılar. Taksim direnişi adı altında, Gezi Parkı, Kobani bahanesi ile ortalığı yakıp yıkmakla beraber onlarca insanın yaşamını yitirdiği IŞİD protestoları ve son olarak Validebağ eylemleri ile ülkeye verilmek istenen huzursuzluktan başka ne yaparlar bu büyük işlerin yazarları.? Kargaşa olsun da, kaos olsun da, terör hortlasın da, ülkede istikrar bozulsun da ne olursa olsun. Diyarbakır’da kalleşçe ve vahşice katledilen polis ve askerimiz üzerinden siyaset yapmaya kalkışanlara ben Allah akıl fikir versin diyorum. Yahu olur da bu kadar mı olur diyorum, insanların canı yanmış, ocaklarına ateşler düşmüş ama kendini bilmez densizler Diyarbakır’da başlarından kurşunlanarak katledilen o polislerin bu kanlı naaşlarını sosyal medyada paylaşmak sizce ne kadar doğru ve ne kadar gerçekçi ve samimi. Demek ki bu görüntüleri paylaşanlar ve paylaştıkları gibi resimlerim altlarını yorumlarla süsleyenler bu görüntüleri ve susmuş olan terörü çok özlemişler…!
*** *** ***
Uzunköprü’de yayımlanan bir gazetede şahsımla ilgili iki kötü kelam edilmiş sevdiğim dost ya da arkadaşlarıma “beynimi kiraya verdiğimden” dolayı…! Evet kabul ediyorum ben sevdiklerim için, dostlarım için, dost bildiklerim için sadece beynimi değil, yüreğimi de kiraya veririm ancak yanlış yaptıklarında bu sevdiklerimden ve dostlarımdan kiraya verdiğim bu beynimi hiç düşünmeden geri alırım. Bunu bilen bilir, anlayan anlar ancak iki omzunun üstünde kafatası taşıyan ancak bu kafatası içinde BEYNİ olmayan hiç kimse bunu algılayamaz, idrak edemez…!
Ancak malum gazete benim beynimi kiraya verdiğimden dem vururken gelin görün ki aynı gazetenin köşe yazarı Belediye eski Başkanlarından saygı duyduğum değerli büyüğüm İbrahim ÜZREK dünkü yazısında ne tesadüftür ki yazısının ilk paragrafında aynen şu sözlerine yer veriyor ;
“Birlikten kuvvet doğar, bunun en güzel örneği de DİYALOG kurmaktır. Uzunköprü’de yayınlanan bir mahalli gazetede köşe yazarlığı yapan İSMAİL BAYRAKTAR’ın (KASABALI) bir yazısını okudum ve % 100 hak verdim.”
Onun için yazanı takdir edeceksin, ama sırf yazı yazmak için onu-bunu karalamak için, sataşmak ve çamur atmak için değil insanlara faydalı olmak için, yön ve yol göstermek için yazacaksan seni de bir gün kendi gazetende beni takdir ettikleri gibi ederler belki. Hadi bir dene bakalım belki tirajın falan artar haa…
*** *** ***
Geçen gün ulusal basından bir haber okuyorum haberin özeti şöyle. Uyuşturucu bağımlısı bir genç yine etrafına alkollü bir şekilde elindeki satırla dehşet saçıyor, yetmiyor olaya müdahale etmeye polisi satırlı ensesinden satırla yaralıyor. Poliste ateş ediyor ve zanlı çenesinden yaralanıyor. Buraya kadar normal bir asayiş olay ve haberi neyse uyuşturucu müptelası genç yine polislerce hastaneye kaldırılıyor. Gencin annesi gazetecilere isyan ediyor ve diyor ki ;
“Polisler neden oğlumu bacağından değil de çenesinden vurdu…!”
İyi de be kadın demezler mi sana senin çocuğun neden polisin ensesinden vurdu da bacağından vurmadı? Diye…!
*** *** ***
NOT ; AK Parti Uzunköprü İlçe Teşkilatı’nın Pazar günü çok gizli olarak gerçekleştirdikleri delege seçimleriyle ilgili yazımı bugünlük yer kalmadığından dolayı affınıza sığınarak yarın ki sayımıza erteliyorum.