Etrafımızdaki bazı insanlara bakıyoruz kitle üretim yapan fabrika ürünü gibi ambalaj farklı ama kalite (!) aynı… Mecburbuyuz bu insanlarla ortak yaşamaya diye sorarsanız, mecburuz demekten başka çaremiz var mı? Diye sorarım şimdi size.
Başkalarına gösteriş olsun diye ibadet edenler için riyakâr denildiğini herkes bilir. İşte böyle birisi bir köye gelip orada üç gün kalır. Bu zaman zarfında devamlı namaz kılar ve insanların saygısını kazanmaya çalışır.
O, camide namaz kılarken cemaatten biri diğerine:
“- Bak, görüyor musun? Adam üç günden beri burada gece gündüz ibadetle meşgul. Ne adamlar var ama” der.
Riyakâr adam namazını bitirmeden hemen ekleyiverir:
“- Hem de üç gündür oruçluyum…”
Son günlerde dikkat ediyorum da özellikle Cuma ve cenaze namazlarını takip eden gerek bürokrat ve gerekse siyasilerin sayılarında oldukça bir artış olduğu gözleniyor, her ne kadar kalabalıktan ötürü cami duvarından onlara baksam da…!
Herkesin inancı ve ibadeti kendisine de cami çıkışı ilk karşılaştıkları kişilere ;
“Hayırdır cenazede (Cuma’da) yoktun” sözleriyle karşısındaki insanı rencide edercesine ibadet olur mu? Diye sorsak sorunun muhatabı her ne kadar müftü olsa da bana göre “olmaz” derim. Senin Cuma namazına gitmen bir başkasını alakadar etmez ki kardeşim.
Bu iş müslüman mahallesinde solucan satmaya benzedi ya neyse. Bizim gazete de Cumartesi günkü manşetine Uzunköprü kilisesini taşımış, başlığı da aynen şu ;
“Yunanistan Uzunköprü’ye akacak…!” Ne alaka kardeşim. Yunanistan ekonomisi Türkiye’den çok mu iyi de ülkelerini bırakıp, tatil, sahil, zengin, gelişmiş yerleşim bölgeleri varken herşeyi bırakıp hem de Uzunköprü’ye akın akın, oluk oluk gelecekler…! Adamların hükümeti memurunun, işçisinin, askerinin maaşını ödeyemiyor biz kilise ile kendi kendimizi gaza getiriyoruz işte, iş olsun ya da Yunanlılara şirin görünmek için.
Papazla bizim Başkan kiliseyi gezerken yine bizim gazetenin haberine göre papaz bizim kiliseye tam not vermiş…! Ne işe yarayacaksa bu not.
Hazır laf papaz’dan açılmışken Cuma günkü yazımla ilgili olarak aynı gün Cuma’dan sonra CHP İlçe Başkanı telefonla aradı ve aynı gün çıkan yazımda kendisiyle (Belediye Başkanıile ilgili) olarak yer verdiğim ;
“Kendi partisinin İlçe Başkanı ile papaz…!” sözüne içerlemiş olacak ki bunu papaz kelimesini düzeltmemi rica etti, her ne kadar benimle ilgili ilişkilerini askıya aldığını birilerine her fırsatta söylesede.
Şimdi düzeltmeye gelince, sayın Başkanım “PAPAZ OLMAK” demek hakaret ya da kötü bir şey demek değil ki. Bakın üşenmeyip araştırmasını yapıp, sözcüğün ne manaya geldiğini sizler için buldum ve yazıyorum ;
“İki kişi arasında ilişki bozulması durumu”
“Çıkarları ters düştüğü için sürtüşmek”
*** *** ***
TEMEL FIKRASI DEĞİL…
Geçenlerde Sağlık Bakanı MÜEZZİNOĞLU’nu Ankara’da ziyaret etmek için Edirne ve ilçelerinden yaklaşık beşyüz kişi Ankara’ya çıkartma yapmıştı ya. Burada Bakan’la bizim Uzunköprü kasabasının Ticaret Bakanı…! Arasında geçen fıkra niteliğindeki diyaloğu hicvetmeden geçemeyeceğim. MÜEZZİNOĞLU Ankara çıkarmasında karşısındaki bizim yerli Ticaret Bakanı’na soruyor ,
“A be İbraaam, geçenlerde ben Uzunköprü’de bir pizza salonunun açılışını yaptım, seni göremedim. Nerdeydin?”
“Efendim sizin memleketiniz Gümilcine’de Fenerbahçeliler Derneğinin altyapı çalışmalarıyla ilgileniyordum.”
Ben de diyorum ki bizim yerli Bakan İbraaam agamıza hazır Balkanlara kadar açılmışken ne işin var Ticaretle, Uzunköprü’yle, Sanayiyle dön asli işin Fenerbahçeye olsun bitsin. Zaten bitecek gibi ya neyse.
Boşuna dememişler ; “Söz insanın karakteridir.” Diye onun için asla yapamayacağın bir iş için söz vermeyeceksin. Verirsen, yalanla veya bahaneyle o sözü kapatırsın, ya kendinle, içindeki senle kapatabilecek misin?