Benim gibi sizlerde çok duymuşsunuzdur ;
“Yahu kardeşim ne zaman Belediye’ye gitsek Başkanı makamında bulamıyoruz, ya ıstanbul’da, ya Antalya’da veyahut Ankara’da ya da Bulgaristan’da. Adamın yüzünü görene aşk olsun…” gibi halkın içinden gelen şikayet, sitem ve serzenişleri.
Dün Gazi Caddesinin dar alanlı sokağında üstüme üstüme yürüyen CHP’li bir Belediye Meclis Üyesi (ismi lazım değil) aynı şeyden şikayetle bu mevzuyu yazmam için arzuhal edince değinelim dedik. Bana dediğine göre Belediye santralına Başkan’nın nerede olduğunu sorunca ;
“-Ankara’da…!” cevabını almış ama ne yalan edeyim Meclis Üyesi bile inanamamış. Meclis Üyesi diyor ki ;
“Ne zaman arasak sorsak Ankara’da olduğu söyleniyor. Nerden bilelim, otobüs biletini mi gördük…!” Adam haklı mı haklı, zira Başkan madem bu kadar sıklıkla Ankara’ya gidip geliyor, orada kimlerle temas kuruyor, hangi projeyi hangi Bakanlığa sunuyor bize de desin.
Bakın iktidar partisinin Uzunköprü kanadı geçenlerde Umre yolculuğu için kutsal topraklara gidiyoruz dediler mübarek adamlar gitmekle kalmayıp çektikleri resimlerle Umre’den Uzunköprü’ye adeta canlı yayın yaptılar ve Umrede olduklarına bizi inandırdılar.
Ancak duyduğuma göre bizim Başkan Ankara’ya gitmişken bir kez olsun vekilleri Recep GÜRKAN’a sapmamış bile her nedense… CHP Genel Merkezine mi gidiyor, Kültür Bakanlığına mı gidiyor, yoksa şu çok konuşulan Atık Su Bakanlığına mı gidiyor kimse bilmiyor.
Kardeşim madem bazı işler çevirmek için Ankara’ya safariye çıkıyorsun orada kimlerle ve neden temas halindesin iki resim çektir görelim izleyelim. Hadi bırak resim çektirmeyi hiç olmazsa Ankara dönüşünde çağır basın kuvvetlerini yaban ellerde ne yapıp yapamadıklarını ilçe halkıyla paylaş. Korkma yemezler sizin varsa eğer Ankara’ya götürdüğünüz projelerinizi…!
Ankara’ya, Antalya’ya ya da özellikle memleket ötesine çıkacak olan böyle mühim kişiler kılavuzuna ya da ön koltuktaki şoförüne çok dikkat etmeli. Zira kimin hangi yolculuğa kimlerle ve hangi arabayla gideceği hiç belli olmaz.
Onun için şu kıssacık hisse aklınızda bulunsun ;
Taksicilikte ilk günü olan şoförün taksisine binen müşteri şoföre bir şey sormak için hafifçe omzuna dokunur. şoför bir çığlık atıp, direksiyonun kontrolünü kaybeder ve kaldırıma çıkıp, bir vitrinin önünde arabayı durdurur ve arkaya dönüp müşteriye:
“Bir daha bunu yaparsan gözünü patlatırım!” diye bağırır.
Müşteri;
“Ufacık dokunmanın sizi bu kadar korkutup sıçratacağını düşünemedim, özür dilerim” der.
Kendini toparlamış olan şoför, müşteriye dönüp:
“Haklısınız, sizin kabahatiniz yok, bugün benim ilk günüm, 25 senedir cenaze arabasında şofördüm de…!”
Bu işin espri yönüydü ancak Cenab-ı Allah insan kulunu şaşırtmasın, yolundan saptırmasın da bazı insanlar ister istemez bazı zamanlarda kimin arabasına bineceğini hangi yöne gideceğini şaşırıyor değil mi…!
*** *** ***
“Tilki derisi altında çalım satmaya ne gerek vardı, bilir misin ki rahmetli, tavukları O derinin içinde çalardı…!”
Vatan Gazetesi köşe yazarlarından Ruşen ÇAKIR dünkü yazısının başlığını ;
“CHP’siz barış hayal” diye atmış bana göre iyi atmış…! Yazının sonunu da şu ifadesiyle sonlandırmış ;
“Evet, başlıkta da dediğimiz gibi CHP olmadan barış hayal. Ancak bu sağcı, statükocu, milliyetçi çizgide devam etmesi hâlinde CHP’nin barış diye bir derdi de kalmayabilir.”
Benim gibi siz de yazının başlığına değil de son dediklerine bakın yazarın, zira CHP bir kere kendi içerisinde barışık değil, onların barışa katkı sağlamak gibi bir gayeleri olmadığı besbelli değil mi sizce de…!
Yani demek ki neymiş ; Tilkiliğe hiiiç gerek yokmuuuuş…