Yahu düşünüyorum da biz Uzunköprülüler olarak sürekli her seçimde iktidara muhalefet etmek zorundamıyız. Nedir bizim bu iktidara olan muhalefet takıntımız. Bakın iktidar partisinin Belediyesi olmamamıza rağmen dönemin AK Parti Kurucu İlçe Başkanı Ümit GÜR, bir önceki Belediye Başkanı, Oda Başkanları, sivil toplum kuruluşları, milletvekilleri Ali AYAĞ, prof. Dr. Necdet BUDAK, Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN’la Ankara’ya yapılan çeşitli temaslar ve Başbakan ERDOĞAN’la gerçekleştirilen bir dizi ziyaretlerde Uzunköprü’nün eksikleri ve sorunları ülkenin en tepesindeki yöneticilere iletilmiş ve bunun semeresi alınmıştır.
Nasıl alındı, hatırlamak ve unutmamak için bir kez daha sıralayalım istersiniz. Yıllardır yolu Uzunköprü’ye düşen milletvekilleri, parti genel başkanları ve Başbakanlar seçim otobüslerinin üzerinden bizlere hep ezberledikleri Çakmak Barajının temelini atacaklarını söylediler ama bunu hiçbiri beceremedi.
Peki şimdi kayırmadan, şımarmadan, ipin ucunu kaçırmadan size sorsam Uzunköprü’deki TOKİ konutlarını, Öğrenci Yurtlarını, 5 Yıllık Uygulamalı Bilimler Yüksekokulunu, ikinci köprüyü, Roman Konutlarını, v.s bugünkü hükümet olmasaydık görebilirmiydik.? Öyle Gezi Parkı direnişiyle, laiklik elden gidiyor safsatasıyla, herşeye karşı çıkmakla, duran adam, yatan adam, oturan adam gibi macera aramakla bu işler olmuyor, bu hizmetler gelmiyor getirilmiyor.
Dedik ya Uzunköprü’ye aktarılan bu kazanımları önümüzdeki seçimlerde neden arttırmayalım da yerimizde sayalım. Bakın bu fırsat yani bırakın milletvekilimizin olmasını hükümete sözümüzü geçirecek Edirne’nin üstelik bir de Sağlık Bakanı var. MÜEZZİNOĞLU’na bu şans verilmişken biz Uzunköprülüler olarak neden bu şansı geri tepelim. İktidar demek, hükümet demek güç demek, eeee o halde Uzunköprü neden daha güçlü olmasın.
Uzunköprü ve köyleri bugüne kadar sol partilere istenilenden fazlasını vermiştir. Peki soruyorum şimdi sizlere dönemin sol partisine bırakın Edirne’yi sadece Uzunköprü’den üç milletvekili Şadan ŞİMŞEK, A. Ahmet ERTÜRK ve Mustafa İLİMEN’i gönderdik Ankara’ya, bunlara ilave olarak şimdilerde Uzunköprü Belediyesi’ne talip olduğunu kapı kapı gezerek halktan destek isteyen Erdal KESEBİR’e bu kasaba iki dönem vekalet verdi peki bu saydıklarım bu kasabaya ne verdi..! Koskocaman bir HİÇ.
Uzunköprü’lü seçmen yıllardır yenilmekten, ezilmekten, iktidara karşı mahçup olmaktan bıktı usandı. Onlarında hükümetten yana, güçlüden yana, iktidardan yana, hizmetten yana, işten-aştan-huzurdan yana olma zamanı gelmedi mi. Şayet ;
“Tamam doğru diyorsun be KASABALI ama elim gitmiyor dedemin partisinden başka bir partiye oy vermeye.”
Diyorsanız ben de derim ki dedenden bu yana asırlar geçti ama senin dedenin partisi bunca yıldır bu ülkenin başına bir türlü geçmedi. Üç dönemdir bu millet bu hükümeti bu ülkenin başına ezici çoğunlukla getiriyorsa bunlara oy veren, sempati duyan, destek veren insan kitlelerinde değil, kabahati azıcıkta olsa kendimizde aramanın zamanı gelmiştir diyorum.
Ancak yazıyı çok iyi etüd edemediğiniz belli ki mevcut hükümetten yanaymış gibi algıladığınız belli. Ancak yanılıyorsunuz, bugün Cumhuriyet Halk Partisi ya da Milliyetçi Hareket Partisi iktidarda olsaydı benim bugünkü yazım aynen iktidardan yana olacaktı. Zira ben bile sıkıldım hep muhalefette kalmayı.
Muhalefete bir de kıyak olsun bu DİP NOT ;
Uzunköprü’de AK Parti’nin aday adayları bir haftanın gün sayısı kadar olduğu için işleri çok zor, bir ya da iki kişi olsalardı seçimi çok kolay alabilirler diyebilirdim ancak bu manzara karşısında aynen ;
“Çooook ZOR…!” diyor ve mevzuuyu kapatıyorum.
Bir çift sözümde bu aday adayları içerisinde Başbakan’ın ve parti rüzgarını da arkasına alarak seçimi kazanacağı hayalini kuranlara olacak ;
Konfüçyüs bir sözünde şöyle diyor “Hiç kimse başarı merdivenine elleri cebinde tırmanmamıştır…!”