Gezi Parkı olayları üzerinden günler geçtikçe esas meselenin üç-beş ağaç olmadığı gerçeği su yüzüne yavaş yavaş çıkmaya her 10-15 yılda bir askerin alışkanlık haline getirdiği darbelerin bu sefer sivil kanadının altı aydır hazırlık yaptığı Gezi eylem kararının da Doğu PERİNÇEK ve ekibinin düzenlediği ulusal birlik kongresinde alındığı yeni yeni net bir şekilde meydana çıkıyor.
Bu işin içinde büyük şirketlerin ve onların medya ayağı zeytinyağı gibi su üzerine çıktı. KILIÇDAROĞLU’na haftada üç gün miting yapacaksın, halkın heyecanını hep en üst seviyede tutacaksın diyen derin devletin başı olduğu yavaş yavaş meydana çıkan altı kere gidip yedi kere gelen (aslında o da eylemlere katılacaktı ama o günlerde eşini kaybetmişti.)
Aynı ekipte şemşiye partisinden Hüsamettin, 12 Eylül’den önce ülkücü, Anavatan Partisinden milletvekili olunca türkücü olan Yaşar OKUYAN, CHP’nin eski kalpazanlarından Ali TOPUZ ve bunlar gibi siyasetten kemik yalamış milletvekili iken ölünceye kadar öyle kalacağını zannedip, sonra attan düşüp eşeğe razı olmayta boyun büken darbe olunca da yeni iktirdan kendilerini kemik düşeceğini uman vekiller.
60 Yıldır eylem yapmayı, yakıp yıkmayı alışkanlık haline getiren eski tüfek 68 kuşağı solcular, yıllarca devleti kene gibi emen çalışmadan, terlemeden, üç-beş şarkı, senede bir tiyatro gösterisi üç-beş senfoni ile oyalanan, davetlerde, yemeklerde hep ön masalarda yer bulan ancak ampanın bittiğini anlayan büyük sanat dehaları, ve de 28 Şubat’ta orduyu göreve çağıran üniversitelerimizin dünyaca ünlü, her yıl yeni bir buluşla dünyada geriden ilk 500’e giren profesör ve bilim adamlarımız…!
Bunların hepsi Gezi Parkı tiyatro çadırında rol aldılar. İstanbul’da Ankara’da ekmeğini taştan çıkaran esnafın dükkanlarını yıktılar, mallarını yağmaladılar, arabalarını yaktılar, eylem adı altında Türkiye’nin dünyadaki imajını zedelemek için ellerinden gelen her türlü oyunu oynadılar. Onbeş gün sonra eylemin şekli duran adam’a çevrildi, medyanın sol takımı öyle şişirdi, öyle şişirdi ki DURAN ADAM efsane oldu…!
Sonradan CIA ajanı olan Gene Shap’ın diktatörlükten demokrasiye adlı 180 maddelik eylem planının 163. Sü olduğu ortaya çıktı. Balon pat diye sönüverdi, ne duran kaldı ne de kıpırdayan. Taksim’de polisin üzerine su sıkması için yalvaran, o güzel hatunun KOÇ Üniversitesi’nde okuyan Amerikan vatandaşı olduğu, aynı yerde başka birgün stipriz yaparak soyunan hemşirenin de Alman uyruklu olduğu tezgahın nasıl kurulduğu esas Uzunköprü’de 15-16 yaşındaki çocukların eline Başbakana küfür içeren dövizlerle gezdirilen, hepsine siyah tişört ve tayt giydirilerek mesaj verilmesi sağlanan bu tezgahın günler önce hazırlandığı su gibi meydana çıktı.
Eğer Gezi Parkı eylemleri üçüncü gününde polis ve zabıta kuvvetlerinin eylemci çadırlarını yaktığı gün sona erseydi AK Parti’nin sonu da yavaş yavaş gelecekti. Ama eylemlerin amacının üç-beş ağaç değil de Tayyip ERDOĞAN’ı devirmek, ülkeyi yeni bir ekonomik kaosa sokmak, yabancılarla işbirliği yapmak, anarşiyi yeniden hortlatmak, kardeşi kardeşe vurdurarak mezhep çatışmalarını yeniden gündeme taşımak olunca daha önceki yazılarımda da yazdığım gibi gelmiş geçmiş en iyi siyasetçi olan Tayyip ERDOĞAN karizmayı çizdirmeden eksiyi artıya çevirdi.
Önümüzdeki dönem Cumhurbaşkanlık hayallerini beş mitingle halkın tedirginliğini ve kuşkularını kendisinin ve partisinin lehine çevirerek, daha da sağlamlaştırdı. % 30’lara kadar düşebilecek oyları yeniden % 50’linin üzerine taşıdı. KILIÇDAROĞLU hem kendi geleceğini ve hemde CHP’nin geleceğini zora soktu, Belediye seçimlerinden sonra KILIÇDAROĞLU gider sosyalistlerle ulusalcılar ayrılır, Türk solunda yeni oluşumlar meydana gelir.