“Bir kimsenin beni yüzüme karşı methetmeye hakkı olursa, yüzüme karşı beni tenkit etmeye de hakkı olması lazım.” demiş adamın biri ,kim demişse de iyi demiş.
Yarın tüm memleket genelinde kutlanacak olan 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı öncesinde makam koltukları geçici olarak miniklere devredilmeye hazırlanırken bakalım benim koltuk kime nasip-kısmet olacak.
Çözüle çözüle bindik bir alamete gidiyoruz belirsiz bir kıyamete hayırlısı bakalım. Milletle birlikte memleket bile susamış barış denilen söylerken bile içini kıpır kıpır eden şeye. Mana ve mazeretle birlikte bu süreci baltamala telaşı içerisine giren ve bundan bile prim kapma mücadelesi veren siyasiler ;
“Eyvah T.C ile birlikte Cumhuriyet elden gidiyor” feryat figanlarıyla vatandaşa futbol tribünlerindeki amigolar örneğinde olduğu gibi çığırtkanlık yaparken barış süreci hız kesmeden yoluna devam ediyor. Bu sürecin ilk başlatıldığı günlerde ben bile ;
“Hah şimdi AK Parti ile birlikte hükümet ayvayı yedi.” diye düşünürken ayvayı yiyen ise muhalefetin olduğu şimdilerde daha net bir biçimde çıplak gözle görülür hale geldi. Daha öncede dediğim gibi hadi Milliyetçi Hareket Partisi’ni bir kenara bırakalım da anamuhalefet partisine bir göz atalım.
Sonbaharda dalına budağına tutunamayan dut yaprağı gibi barış süreci konusunda net bir tavır koyamadığı için parti genel merkezine isyan bayrağı açarak peş peşe edilen istifalar partinin tabanını derinden etkilerken ilçedeki yerel yöneticileri de acaip şekilde kaygılandırmışa benziyor.
Genel Başkan ;
“Ya kavga biter, ya parti biter” resti ile istifaları durdurmayı denese de bu iş çığırından çıkmışa benziyor. Son olarak Konya Beyşehir CHP İlçe Başkanı Sinan ÖZDEMİR ve yönetim kurulu üyelerinin toplu istifalarının ardından Genel Başkan Yardımcısı Gülseren ONANÇ’ın istifaları parti tabanının bile bu durumdan ne kadar rahatsız olduğunun göstergesi olarak çıkıyor karşımıza.
Bir kere bu parti asla ve asla bitmez, ancaaaak bir diğer doğru da partinin bitmediği gibi bu partide kavga da aynı şekilde asla ve asla bitmeeeez. Yerelden ülkesele doğru baktığımızda bu partinin herhangi bir seçiminde gerek önseçim olsun gerek merkez yoklaması olsun kavgalar sürekli beraberinde gelmiştir. Nekadar itiraz etseleler de ne kadar yok öyle bir şey deseler de Uzunköprü’de şimdi kavga varmıdır yokmu dur? Bak gördünüz mü hepiniz ; ” Evet maalesef var” dediniz. Kimlerle kimin arasının açık olduğu, önümüzdeki seçimlerde kimlerin kimden kama çıkarma yarışını başlattığını benden iyi bilirsiniz.
Bunu yine ben demiyorum, bunları benim yaşadığım Atatürk mahallesinde Kavak mahallesinde yaşayan partinin üyeleri, delegeleri bana diyor bende yazıyorum o kadar basit. Ama neden bana kızıyorlar anlamıyorum, aslında bunlar lafa geldiğinde cem-i cümlesi ifade özgülüğünden atıp tutarlar biz kaleme aldığımızda özgürlüğümüz mahpus edilmeye çalışılır. Kavgalıları, küskünleri teker teker yazmama gerek yok ancak aynı konuda AK Parti’de kavga gürültü yo mu? Şeklinde tarafıma eleştiri yöneltenlere de bir diyeceğimiz var elbette.
Evet bizim kavgalarımız evin içinde başladığı için hep demişizdir ;
“Kavgalar evin tuzu biberidir” diye. Elbette bu siyasi partide de mutlaka kırgınlıklar, küskünlükler vardır ancak bunlar CHP gibi dışarıya sızdırmıyor ki. Aynı konuda geçenlerde değerli büyüğüm üstad kalem Senih YURDATAPAN’da kaleme almış, okudum hak verdim kendisine çok doğru tespit etmiş siyasi partilerdeki bu durumu aynen köşesinin başlığı gibi ANALİZ…!
“Abdal abdala çatmayınca kasnak boyu geçmez” diye boşuna dememişler. Uzunköprü’de veyahut başka bir yerde olsun bahsettiğimiz kavgalar asıl aday ya da aday adayları belirlendiğinde siz asıl kavgaları o zaman seyredin. Bugün CHP’de görüp şahit olduğumuz istifaların AK Parti’de olacağı şimdiden konuşuluyor. Hatta bunun için ortaya büyük bahisler yatıranlar bile var haber vereyim dedim.
Nedense bizim insanımız tüm bunların aksine ; “KAVGA’yı” duyunca düğüne gider gibi giderler, onun için barış süreci ters gelir onlara…!