30 Mart mahalli idareler seçimlerinin galipleri belli de birde siyasi olmayıp kaybedenlerden bahsetmek istiyorum bugün. En büyük kayıbı paralel yapı ve lideri aldı, ancak kaybederken bile Türk milletine çok şey kazandırdılar. Önce kaybettiklerini sıralayalım ;
Paralel yapının lideri aynı İran dini lideri Humeyni gibi Amerika’dan uçakla dönüp kendisi için hazırlanan malikanede Cumhurbaşkanı olma hayalini kaybetti. Kırk yıldır hayalini kurduğu Türkiye’yi yönetme ideali son buldu, onunla beraber sermayesini genişletip Türkiye’de belli ekonomik güce erişen paralel yapının kasaları, bankaları, finans kaynakları yavaş yavaş güç kaybedip krize girmeye başladı.
Dersanelerin kapatılmasıyla en büyük darbeyi buradan aldı, insan yetiştirme kaynağı kurutuldu. Bu kaynağın kurutulması bütün dünyaya yayılmış olan okullarını yok etti. Yirmi yıldır her türlü kalıba girip yetiştirilen üniversitelerde yürüyüp izini belli etmeyen savcıları hakimleri “Başbakanı yok edeyim” derken kendileri yok olmakla karşı karşıya kalıp aslında farkında olmadan Türk milletine büyük iyilik yaptılar.
Türk adaletinin geleceğini kurtarıp insanların iftiralarla nasıl yıllarca boş yere hapis yatmalarının önüne geçilip adalet mekanizmasının içindeki çetelerin deşifre edilip zaman için bu en büyük kurumun bunlardan temizlenmesinin önünü açtılar. Emniyetin içindeki yuvalanmaların Türkiye’nin geleceğinin nasıl bir felaketten kurtulduğunun kanıtı oldu. Benim için en önemlisi Türkiye’de din üzerinden siyaset yapmayı bitirdiler, artık hiçbir Türk vatandaşının dini duyguları sömürülemeyecek. Kimseden “hayır yapacağız” adı altında yardım alamayacaklar, kurban parası adı altında insanlarımızdan 500 lira toplayıp Pakistan’da 200 liraya kurban kestirip 300 lirayı cebe indiremeyecekler.
Zekat adı altında zengin işadamlarından para toplayıp kendi adamlarına yağ fabrikası, un fabrikası, çeltik fabrikası kuramayacaklar velhasılı artık hiçbir müslüman Diyanet İşlerinden başkasına inanmayacak kendi ibadetlerini kendileri yapacak.
Gelelim Anayasa Mahkemesi Başkanına, rahmetli ÖZAL’ın Anayasa Mahkemesi Başkanlığına atadığı bu zat bu makamı yıllarca tarafsız bir şekilde götürdü ve yönetti. AK Parti’nin kapatılması ve ülkemizi ilgilendiren bazı önemli kararlarda çok güzel işler yaptı. Ne olduysa emekliliğine az bir süre kala o da cübbesinin altında ezilip kaldı, kimin gazına geldiğini bilemeyiz ama belki de ileride iyi bir Adalet Bakanı olarak bu ülkeye siyaseten de hizmet etme şansı olabilirdi. Kırk yıllık kani bir günde oldu yahni, emekli olunca kimse ismini hatırlamaz, kapısını çalmaz on-onbeş yıllık emek boşuna gider yazlığında bahçıvanlık işleriyle uğraşır.
Son günlerin flaş ismi gündemin belirleyicisi FEYZİOĞLU, bre oğul okumuş Avukat olmuşsun meslektaşların seni Baro Başkanı yapmışlar ne kadar güzel, eski Genel Kurmay Başkanıyla çok güzel pozlar verdin, son günlerin konuşulan ismi olmaya başladın. Daha yaşın çok genç senin ne işin var siyasette, sana ne Van depreminden, sana ne evleri verilmeyen vatandaşlardan sen madem hukuk adamısın, çıkarsın kürsüye Anayasadan mı, babayasadan mı bahsedersin veya gazetecilere özgürlük mü dersin, ne dersen de. Ama siyaset senin gibileri için uygun değil, sen daha çok toysun rahmetli deden de bu işlere soyundu yedi kişiydiler millete Güven (!) (Partisi) vermeye çalıştılar, o Güven’i veremeyip yok olup gittiler. İyi Avukat olmak iyi siyasetçi olgusunu yaratmıyor, o alan bambaşka Tayyip ERDOĞAN kiiiimm sen kimsin. Adam 12 yıldır siyasetçi olacaklara, siyaset yapacaklara ders veriyor, hemde bedava senin işin katilleri savunmak, bizim KASABALI’dan öğrendim sen Münevver KARABULUT’u parçayıp öldüren zengin katilin Avukatıymışsın. Onun için sen doğmadan öldün sana hayırlı işler FEYZİOĞLU, umarız dersle birlikte bizden de biraz feyz almışsındır…