FATİH SULTAN MEHMET HAN

Sizleri bilmem ama benim için bir yerlere ziyaret yapılacaksa öncelikle tarihi ve kültürel mekanları ziyaret etmek gerekir diye düşünüyorum. Bu ziyaretlerde de yakından uzağa doğru başlarım. Önce ilçemizi tanımak sonra başkentlik yapmış Edirne ve diğer başkentlik yapmış ve yapan yerler tercihimdir. Gerçi ilçemizde Osmanlıdan kalan köprü ve Muradiye Camii ve birkaç yerimiz var. Ancak şöyle […]
Yazarlar - 06 Mayıs 2024 11:49

Sizleri bilmem ama benim için bir yerlere ziyaret yapılacaksa öncelikle tarihi ve kültürel mekanları ziyaret etmek gerekir diye düşünüyorum. Bu ziyaretlerde de yakından uzağa doğru başlarım. Önce ilçemizi tanımak sonra başkentlik yapmış Edirne ve diğer başkentlik yapmış ve yapan yerler tercihimdir. Gerçi ilçemizde Osmanlıdan kalan köprü ve Muradiye Camii ve birkaç yerimiz var. Ancak şöyle detaylı bir bilgi sahibi olunacak   ve düzenli ziyaret edilen kaç yerimiz var.? Yeri gelmiş iken şu soruyu da sormak isterim, ilçemiz de ziyaret edilecek yerleri sıralayınız desek nereleri içeren bir liste hazırlamış oluruz. Mesela Cumhuriyet meydanı yakınlarındaki çeşme ne zaman yapılmış hece taşındaki yazıyı okuya bilenimiz var mı? Ya da çeşme başına açıklayıcı bir levha konamaz mı?

Geçenlerde bir vesile ile Edirne’ye gittim. Çoktandır arzuladığım ama bir türlü gidemediğim Fatih Sultan Mehmet Müzesini de gezmiş oldum. Malumunuzdur, Fatih Edirne doğumludur. 2. Mehmet 30 Mart 1432 tarihinde Edirne- Osmanlı İmparatorluğu’nda dünyaya geldi. İlk çocukluk yılları Edirne de geçmiştir. Tarihçi Hoca Sadettin Efendi fatihin doğumunu babasına şu cümleler ile müjdelediklerini haber vermektedir. “Ravzayı Muratta bir gülü Muhammed’i açtı.” İki yaşına kadar Edirne’de kaldıktan sonra küçük ağabeyi Alâeddin ile, büyük ağabeyi Ahmed’in sancak beyi olduğu Amasya’ya gitti. Ağabeyi Ahmed vefat ettikten sonra, şehzade Mehmet burada sancak beyi oldu. Diğer ağabeyi de Saruhan sancak beyi oldu.

İlk çocukluk yıllarını Edirne sarayında geçirmiştir. Babası 2.Murat tarafından inşa edilen köprümüzün ve Muradiye Camiinin açılışınsa da bulunmuştur diye düşünüyorum. Köprünün açılışı ile ilgili kaynaklarda Vana Savaşından sonra bir Cuma Günü padişahın, devlet erkanının ulemanın katılımı ile Muradiye Camiinde Cuma Namazı kılınıp köprünün açılışı yapılıyor. Ve padişahın emri ile etli pilav ve ayran dağıtılıyor. Köprü gül suyu ile yıkanıyor. Tamda sırası gelmiş iken Cami ve köprünün onarımı bitirildiğinde benzer bir açılış ile tören yapılarak tarih tekrar canlandırıla bilir mi? Yetkililere teklifimdir.

Babası, heybetli ve otoriter bir alim olan Molla Gürani’yi “Eti senin kemiği benim” kabilinden görevlendirdi. Molla Gürani, şehzade Mehmet’e dersini dikkate almayan bir öğrencinin hocası tarafından dövülmesi gerektiği ile ilgili bir metni inceletince, şehzade olayı anlamış ve bundan sonra haylazlık yapmadan eğitimine devam etmiştir.

Klasik medrese eğitiminin yanı sıra Saruhan sarayında İtalyan hümanisti Anconalı Ciriaco ve diğer İtalyanlar, şehzadenin Avrupa tarihi ve Antik Yunan filozoflarının hayatlarıyla ilgili kitaplar okumasına önayak oldu. II. Mehmet’in Arapça, Farsça, Latince, Yunanca ve İtalyanca bilmesi, bu dönemdeki münasebetlerine dayandırılmaktadır.

Fatih çok üst düzeyde bir eğitim almış olduğu ortadadır. Bugün biz askere gidecek olan çocuğumuzu bile asker ocağına kendimiz getiriyoruz. Ancak Fatihin babası oğluna güvenerek bugün çocuk olarak saydığımız bir yaşta devletin yönetimini teslim ediyor.


İSTANBUL’UN FETHİ

” لَتُـفْتَحَنَّ  الْقُسْطَنْطِينِيَّةُ فَـلَنِعْمَ  الْأَمِيرُ  أَمِيرُهَا،  وَ لَنِعْمَ الْجَيْشُ  ذَلِكَ  الْجَيْشُ” 

“İstanbul mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, o ordu ne güzel ordudur.” Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.)

Sultan Mehmet, İstanbul kuşatmasının hazırlıklarına 1451 senesinin sonlarına doğru başladı. Evvela, Boğaz’ın Anadolu yakasında büyük dedesi Bayazıt’ın yaptırmış olduğu Anadolu Hisarı’nın karşısına o dönemde “Boğazkesen” denilen Rumeli Hisarı’nın inşa emrini verdi.

Hisar’ın haberini alan İmparator Konstantinos, Sultan Mehmet’e hisarın yapımı için kendisinden izin alması gerektiğini bildirmek için elçiler gönderdi. Ancak Sultan Mehmet elçileri kabul etmedi. İmparator en son 1452 senesinin haziran ayında barış görüşmeleri için bir kere daha elçilerini gönderdi. Ancak Sultan Mehmet elçileri yine reddetti. Bunun anlamı savaştı. Rumeli Hisarı 1452 senesinin ağustos ayında tamamlandıktan sonra boğazın kontrolü Osmanlıların eline geçmiş oldu.1452 senesinin sonlarına doğru, ödeme yapmayı reddeden bir Venedik gemisi batırılmış, kaptanı ve tayfası tutuklanmıştı. Söz konusu toplar “Erdelli Urban” adında bir top dökümcüsü tarafından yapılmıştı. Sultan Mehmet kendisinden İstanbul’un surlarını yıkabilecek güçte bir top yapıp yapamayacağını sorduğunda, “Ne İstanbul ne de Babil’in surlarının karşı koyabileceği bir top yapabileceğini” söylemişti.

Kuşatmanın yedinci haftasına gelindiğinde, Osmanlılar kesin bir galibiyet elde edemeyince, İmparatora tekrar teslim ol çağrısı yapıldı. İmparatorun bu çağrıya olumsuz cevap vermesi üzerine Sultan Mehmet, ayın 29’unda karadan ve denizden büyük bir saldırı yapacağını duyurdu.

Son saldırı hazırlıklarını Zağanos Paşa düzenlemişti. Osmanlı ordusu 29 Mayıs’ın ilk saatlerinde başlattıkları son taarruzu üç dalga halinde gerçekleştirdiler.

İlk iki saat boyunca başıbozuklar surlara saldırdılar, ardından Anadolu birlikleri onların yerini aldı. Son olarak öldürücü darbeyi vurmak üzere yeniçeriler devreye girdi. Bu sırada yaralanan Giustiniani’nin savaş alanından ayrılması şehri savunanların arasında büyük moral bozukluğuna neden oldu. Nihayet sabah saatlerinde Osmanlı askerleri Kerkoporta adlı kapıdan içeri girmeyi başardılar ve kapının üzerindeki burca Osmanlı sancağını diktiler.

Sultan Mehmet fethin ilk günü öğleden sonra şehre girdi. Ayasofya’ya giderek namaz kıldı ve Fatih Sultan Mehmet olarak “min-baʿd (bundan sonra) tahtım İstanbul’dur” diye buyurdu. İstanbul fethedildikten sonra bölgedeki sivil halk din ve vicdan hürriyeti kapsamında tamamen serbest bırakıldı.            Fatih Sultan Mehmet Han 1481 tarihin de yeni bir sefere çıktığında 3 Mayıs 1481 tarihinde çadırında rahatsızlanarak vefat etmiştir. Her ne kadar gut hastalığından vefat ettiği söylense de zehirlendiği şüphesi hale geçerlidir.

Bu vesile ile Edirne Fatih Müzesi duvarında yazılı olan Dünya bir yüzük gibidir. “Ortası Edirne” kiminki Rum dünyası mühür gibi parmağındadır, Onun merkezi olmalıdır Edirne. Saltuk Name 15.yüz yıl” sözü gerçek olmuştur. Edirne’miz peygamberimizin övdüğü ne güzel komutan ne güzel asker diyerek bu insanların yaşadığı beldedir. Serhat şehrimizdir. Böyle güzel insanlar yetiştirmiştir. Kıymetini bilelim. Bu vesile ile 3 Mayıs’ta vefat edin hemşerimiz Fatih başta olmak üzere tüm şehit ve gazilerimize Allahtan rahmet dilerim. Sağlıcakla kalın

BENZER HABERLER