Konu bulamadığımdan falan değil, insanlarla konuşurken onların duygu ve düşüncelerini sizlerle paylaşıyorum sürekli. Ülke gündemi yirmi gündür İstanbul Taksim Parkına kilitlenince bizde doğal olarak bu kilidi bir türlü kıramayıp başka konulara dalamıyoruz.
Bu adına ; “DİRENİŞ” dedikleri ortalığı yakıp yıkmaları her akşam esef ve üzülerek herkes gibi bende televizyon ekranlarından izlerken içim sızlıyor. İstanbul’daki olayların yanısıra Edirne’de de geçenlerde meydana gelen yürüyüşlerdeki rezilliği izleme fırsatı buldum.
Çağdaşlıktan, demokrasiden, eğitim düzeyinden, Atatürkçülükten, özgürlükten, sağduyudan, aydın insanların çokluğundan, haktan, hukuktan en çok bahsedilen ve böyle olmakla övündüğümüz Edirne’lilerin yaptığı REZİLLİĞE şahit oldum…!
Yürüyüş yapanlar ezberlerindeki sloganlarla AK Parti il binasını basıyor ve ortalığı yakıp yıkıyorlar. Parti binasından hiçkimse müdahale etmemesine rağmen binada bulunan resimler, afişler, tablolar, bayraklar kırılıp dökülüyor ve binanın duvarlarına çeşitli hakaret edici sözler yazılıyor. Hatırlatayım bu dediklerim maalesef Yunanistan’da değil, Yunanistan’a komşu EDİRNE’de yaşanıyor. Yazık….
Sosyal paylaşım sitelerine bakıyorum, çeşitli siyasi görüşe mensup insanlar birbirlerine kinayeli göndermelerde bulunuyorlar, birbirlerinin kalbini kırıp duruyorlar. İşte bunlardan bunalan Uzunköprü’lü saygı duyduğum sevgili büyüğüm Avukat Özkan YÜMSEL’in yine sosyal paylaşım sitesinden okuduğum şu isyan metnini sizlerle paylaşmak istiyorum ;
“YETER ARTIK. BU EKRANDA KİNLE NEFRETLE SİYASİ GÖRÜŞÜNÜ PAYLAŞANLARA. SİZİN HİÇMİ SEVGİ YOK DAĞARCIĞINIZDA.YEMİN EDİYORUM. FACEBOOK’U AÇMAK GELMİYOR İÇİMDEN. SİZİN HİÇMİ KARŞI GÖRÜŞTEN ARKADAŞINIZ YOK. YETER YETER YETER…!”
(Av. Özkan YÜMSEL)
İnsanlar haklı tepkilerini mutlaka haykıracaktır, taleplerini, istek ve dileklerini demokratik bir biçimde özgürce dile getireceklerdir. Bu onların en tabi hakları olduğu gibi bunu ne devlet ve ne de hükümet engelleyemez. Ancak yasalar çerçevesinde insan gibi, yakıp yıkarak değil.
Yirmi gündür devam eden gösterilerden ne insanlar, ne hükümet, ne muhalefet, ne devlet ve ne de orada ticaret yapan insanlar hoşnut değildir. İyi de bize ne oluyor? Tamam hadi İstanbul’daki eylemcilere destek için burada da yürüyüş yapıldı ve hala yapılıyor. Tamam da bakın bu yürüyenlere benim buradan bir diyeceğim var.
İstanbul’daki eylemci yarın senin düğününe, cenazene, cemiyetine gelmeyecek. Sen-ben-biz gidip geleceğiz, herhangi birimiz düşecek olsa onu kaldırmak için burada yaşayanlar o düşene elini uzatacak, bunu unutmadan ve aklınızdan çıkarmadan yürüyün e mi…! Biz Uzunköprü’lüyüz, birliğimizi, beraberliğimizi, dirliğimizi, kardeşliğimizi aramıza nifak sokarak bozmaya kalkışan ve kalkışmaya niyet edecek olanları çok ama çok iyi etüd etmemiz gerek.
Onun için şunu sakın hiç unutmayın ve aklınızdan çıkarmayın;
“Yeni bulduğun arkadaşları kaleme, eskileri silgiye vurma…! Kalemin ucu kalbine batarsa, silginin yumuşak şevkatine muhtaç olursun…!”
Farklı siyasi görüşlere mensup olsakta barış ve huzur içerisinde bu kasabada birlikte yaşamak zorundayız ve birbirimize mecburuz. Bırakın siyasi partilerin Genel Başkanları ne derse desin, onlar istedikleri kadar tepişsinler, biz izleyip dinleyelim. Fikir ve niyetlerimizi önümüze gelecek olan sandığa dökelim. Hepimiz biliriz ki hükümetler şiddetle, eylemle, yürüyüş ya da protestolarla değil, sandıkta yıkılır…!
Ne demişler ;
“Filler tepişir çimenler ezilir.”
Genel Başkanlar tepişirken ben neden çimen olup ezileyim ki…!