BÜYÜYEN TÜRKİYE DARALAN UZUNKÖPRÜ (4)

1977’’li yıllar Karaoğlan ECEVİT Türkiye’yi kasıp-kavuruyor. Belediye seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi büyük başarı elde etmiş, İstanbul dahil bütün Büyükşehir Belediyeleri CHP’nin elinde ama İstanbul’da sular akmıyor, her tarafı çöp götürüyor. İSKİ skandalı patlamış, zamanın İçişleri Bakanı Hasan Fehmi GÜNEŞ sanatçı Aydan ŞENER’le kırıştırıyor, DEMİREL bayrak mitingleri yapıyor, bizde rahmetli saatçı Erol, Şükrü DİRİK, Dilaver, o […]
Yazarlar - 10 Mayıs 2013 10:34

1977’’li yıllar Karaoğlan ECEVİT Türkiye’yi kasıp-kavuruyor. Belediye seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi büyük başarı elde etmiş, İstanbul dahil bütün Büyükşehir Belediyeleri CHP’nin elinde ama İstanbul’da sular akmıyor, her tarafı çöp götürüyor. İSKİ skandalı patlamış, zamanın İçişleri Bakanı Hasan Fehmi GÜNEŞ sanatçı Aydan ŞENER’le kırıştırıyor, DEMİREL bayrak mitingleri yapıyor, bizde rahmetli saatçı Erol, Şükrü DİRİK, Dilaver, o dönemin Adalet Partilileri iki otobüsle Taksim Bayrak Mitingine gittik. İlk defa Taksim’i görmüş olduk.

1978’de CHP %42 oy alıyor, ECEVİT 213 milletvekili çıkarıyor ancak iktidar olamıyor. 226’yı bulmak için 12 tane daha vekil lazım hotel odalarında pazarlıklar başlıyor, Doğru Yol Partisi’nden satın alınan 13 vekil ile hükümet kuruluyor. 9 tanesi Bakan yapılıyor. Gümrük Bakanıda meşhur Tuncay MATARACI oluyor, gümrük kapıları sigara, eroin, viski v.s her türlü kaçakçılığa açılıyor.

Skandallar üst üste patlıyor, kimin umurunda. Cumhurbaşkanı bir türlü seçilemiyor, tam 300 tur yapılıyor. Ülkede günde en az 10 kişi sağdan-soldan gidiyor. Bu arada generaller ellerini ovuşturmaya başlıyor, yavaş yavaş vakitin geldiğinin mesajını vermeye başlıyorlar. Tabii Uzunköprü’de de durum aynı, Atatürk Mahallesi kurtarılmış bölge, köprüden öteye sadece devrimciler ve solcular gidebiliyor. Rahmetli Saadettin MANGA Uzunköprü Lisesinin bahçesinde vuruluyor, öldüreni hemen hemen en az 10 kişi biliyor ama kimse söyleyemiyor.

Katil zanlısı Uzunköprü’de yaklaşık bir ay gizleniyor, 20 yıl sonra katil zanlısının Eskişehir’li bir Albayın oğlu olduğu dedikodusu ilçede yayılıyor. 79-80 böyle geçiyor, 80’li yılların sonlarına doğru terör iyice azıtıyor, büyük kitlelere yayılmaya başlıyor. Taa 11 Eylül gecesine kadar. 12 Eylül sabahı uyanıyoruz, o zaman televizyon çok az kişide var. Ekran siyah-beyaz, radyosunu televizyonunu açan kahramanlık türkülerini dinlemeye başlıyor. “Çanakkale içinde vurdular beni, ölmeden mezara koydular beni, of anam offf…!”

Bende o dönemlerde 9 Işık kitabını okuyordum, evin havlusunda samanlık vardı. Hemen kitapları bu samanlığın içine sakladım, korkuyla beklemeye başladık. Sokağa çıkmak yasak, her sokak başında  bir asker istersen kıpırda. Her 15 dakikada Kenen EVREN ve ekibi radyo ve televizyon ekranlarından kahraman Türk ordusunun yönetime el koyduğunu, ülkenin bölünmekten kurtarıldığını, irticanın önüne geçildiğini, vatandaşın sükunet içinde yeni bildirilerin okunmasını beklemesi gerektiğini söylüyordu.

O dönemin siyasi parti genel başkanlarından bazıları Gelibolu Hamzakoy, bazılarıda Zincirbozan’a istirahata gönderildiği ekranlardan söyleniyordu. Bu arada ufak-tefek direnmeler dışında ülke gayet sakin hale geliyor, önceden belirlenmiş kişiler evlere baskınla tolanıyor kodeslere tıkılıyordu. Ne kadar solcu, devrimci, ülkücü, yönetici varsa hepsi özel hapishanelere gönderiliyor, solculara İstiklal Marşı, ülkücülere de Cumhuriyetin 10. Yıl Marşı okutuluyordu.

Yargılanmalar başlayınca gencecik fidanlar aynı rahmetli MENDERES gibi ipe çekiliyor, denge bozulmasın diye bir sağdan, bir soldan gidiyordu. Zamanın Üsteğmenleri, Yüzbaşıları şimdi Silivri’de veryansın ediyor. Mukadderata bakın 23 yıl önce bu ülkenin gencecik dimağlarına yaşattıklarının binde birini bile yaşamıyorlar, ama sesleri Kandil Dağından duyuluyor. İşin enteresan tarafı o günün zulmünü çekenler kendi pisliklerini kendilerine yedirenleri kurtarmak için el-ele vermişler vatan -millet -Sakarya edebiyatı yapıyorlar.

 

 

BENZER HABERLER