bunlar önce sıvazlar sonra insanın abdestini bozarlar…

Yukarıdaki benim uydurduğum veciz sözün her ne kadar konuyla bağlantısı olmasa da yazmış bulunduk bir kere neyse. Bugünkü mesaiye başlayalım o zaman. Biz gazete olarak şeffaf olalım, herkese eşit mesafede kalalım, kimsenin kalbini kırmayalım, taraf olmayalım, doğruları yazalım, kimseleri kayırmayalım, kim ne dediyse onları kaleme alalım diye düşünürken bazı insanların bizden özellik istemesi ve beklemesi […]
Yazarlar - 01 Temmuz 2013 10:31

Yukarıdaki benim uydurduğum veciz sözün her ne kadar konuyla bağlantısı olmasa da yazmış bulunduk bir kere neyse. Bugünkü mesaiye başlayalım o zaman.

Biz gazete olarak şeffaf olalım, herkese eşit mesafede kalalım, kimsenin kalbini kırmayalım, taraf olmayalım, doğruları yazalım, kimseleri kayırmayalım, kim ne dediyse onları kaleme alalım diye düşünürken bazı insanların bizden özellik istemesi ve beklemesi bizi ilkelerimizin dışına çektiği için maalesef bu zihniyetteki kişilere arzuhalcilik yapacak değiliz, bu da birkez daha böyle biline…

Var olduğunu bildiğimiz ya da en azından öyle olduğunu zannettiğimiz bazı dostluklarmız şayet onların istedikleri ve bekledikleri gibi yazmadığımız için bozulacaksa varsın bozulsun…!

Bunaltıcı hava sıcaklığında bazen soğuk esprilerle okurlarımızı serinletiyorsak bunu onların samimiyetine ve sağduyusuna güvenerek yapıyoruz demektir. Bundaki amacımız asla ve asla birilerini küçük düşürmek ve hakaretle incitmek değildir. AKİL adamların tavan yaptığı bu memlekette akıl vermek gibi olmasın ama hükümet adamları (politikacılar) konuşur, icraatı yapacak olanlar devlet adamlarıdır, ancak devlet adamları da icraatı bırakıp politikacılığa özenip onlara laf yetiştirmeye kalkarlarsa devletin ciddiyetine maazallah zeval gelir.

Dikkat edildiğinde bizim yazılarımızda politikacıdan ziyade devleti korumayı prensip edindiğimiz bariz bir şekilde görülecektir. Ancak bunu görmek istemeyenler, görüp ve hissetmelerine rağmen bazı inatlarında ısrarcı oldukları vakit bizim yapacak ve yazacak birşeyimiz olamaz. Benim ihtiyarlardan duyduğum ve kafama yazdığım bir söz vardır, hazır yeri gelmişken onu da diyeyim ;

“Darı unundan baklava, incir ağacından oklava olmaz…!”

Yani diyeceğim şudur ki her ağzı laf yapandan politikacı, eli her kalem tutandan gazeteci, ve diploması olan herkesten idareci olur diye bir kaide yoktur. Bakın şimdi size bir hikaye anlatayım da aradaki farkı görün ;

Seçimler yaklaşırken politikacılar köyleri geziyorlarmış, birgün bir köyün girişinde yaşlı bir ninenin çeşmeden kova ile su taşımaya çalıştığını görünce yaşlı kadının elinden yardım etmek için kovayı almak için politikacı ;

“-Nine ver kovayı ben taşıyayım.” der. Nine kovayı verir, yaşlı kadının evine geldiklerinde politikacı kadına sorar ;

“-Nine seçimlerde hangi partiye oy vereceksin.?” Nine şaşkın bir vaziyette cevap verir ;

“-Ben sizi devlet adamı sanmıştım, zira devlet bizim köye her zaman gelir. Siz ise seçimden seçime, keşke benim suyumu taşımasaydınız çünkü ben o suyla abdest alacaktım…!”

Şimdi anladınız mı bizim neden devletten yana olduğumuzu…

Ölülerin çenesini niye bağlarlar biliyormusunuz, burada gördüklerini orada söylemesinler diye. Biz çenemizi çoktan bağlayıp kalemimizi cilaladık, yoksa aslında köylerle…! ilgili o kadar yazılacak şeyler var ki devlete olan terbiyemizden, güvenimizden edep ve samimiyetimizden susuyoruz.

***                  ***                             ***

“Cinsiyetinle birlikte makam ve mevkin ne olursa olsun şayet ADAM değilsen dünya ahiret BACIMSIN…!” (KASABALI)

Veeee demişki muhterem ;

“Dili tatlı olanın arkadaşı çok olur.” varsın biz hakikatleri acı dille kaleme aldığımız için bir arkadaşım eksik olsun…! Ne kaybederim, ya da onlar ne kaybederler. Çizgimi ve çizgimizi birilerinin gönlü olsun diye zig-zag yaparak değiştireceksek ben yokum, varsın bu işi bizden iyi yapacaklara bu gazetenin sayfaları daaaa, kapıları daaa, köşeleri deeee sonuna kadar açıktır…!

 

BENZER HABERLER