Evet bu dünyadan Mehmet Akif gibi bir adam; adam gibi adam geçti. İnsanlar doğar, büyür ömrünü tamamlar ve bu dünyadan ayrılır. Hani bir söz var ya “ölümden öte köy yoktur.” diyerekten gerçekten, Mehmet Akif Ersoy’da ölümden öte bir köy yoktur sırrınca bu fani dünyadan 27 Aralık 1936 ‘da aramızdan ayrılmıştır. Ancak yiğit ölünce eseri, eşek ölünce kalır semeri dediği gibi ömrüne çok şeyler sığdırmış bir dava adamıdır. Dava adamı demek dertli adam demektir. Akif’in payına da bu dünyada koca imparatorluğun yıkılış günlerini ve genç Cumhuriyetin kuruluşuna şahitlik etmek düşmüştür. Bunca olaya şahit olan biri nasıl dertli olmaz ki!
Mehmet Akif Ersoy, 1873 yılının Aralık ayında, İstanbul’un Fatih ilçesinin Sarı güzel semtinde doğmuş ve 27 Aralık 1936 Pazar günü, saat 19.45’te Beyoğlu’ndaki Mısır Apartmanı’nda vefat etmiştir. Mehmet Akif’in babası Mehmet Tahir Efendi (1826–1888) ve annesi Emine Şerife Hanım’dır (1836–1926). Mehmet Tahir Efendi çocuk yaşta Arnavutluk’tan İstanbul’a gelerek tahsil etmiş ve Fatih Medresesi müderrisliğine kadar yükselmiş âlim ve arif bir zattır. Annesi ise aslen Buharlı olan Tokatlı bir aileye mensuptur. Ailenin Akif’ten sonra Nuriye adında bir de kızları olmuştur.
İlk tahsiline babası Tahir Efendi’den aldığı lisan eğitimiyle başlayan Mehmed Âkif, iki yıl kadar Emir Buhârî Mahalle Mektebi’ne devam ettikten sonra [1878-80], 1880’de Fatih Mekteb-i İbtidâîsi’ne girdi. Bu sırada bir yandan da “hem babam hem hocamdır!” dediği Tâhir Efendi’den Arapça derslerine devam etti [1880-1883].
İlköğreniminden sonra Fâtih’te Otlukçu yokuşunda bulunan Fâtih Merkez Rüşdiyesi’ni iki yılda [1883-85] bitirerek Mülkiye Mektebi’nin idadi (Lise) kısmına kaydoldu. Âkif’in Rüşdiye tahsilinde en çok lisan derslerine temâyülü vardı. Dört lisanda da (Türkçe, Arapça, Acemce, Fransızca) birinciydi. O yıllarda şiir tutkusu bir sevgi halini almıştır. Şiirle ülfeti pek olmayan Temiz Tâhir Efendi, oğlunun bu ilgisine ses çıkarmamış, teşvik de etmemiştir. İlk okuduğu şiir kitabı Fuzûlî’nin “Leylâ ve Mecnûn”udur.
İyi bir eğitim almış olan Akif, aynı zamanda hafız, veteriner, sporcu ve milletvekilliği yapmıştır. Balkan savaşlarında yaşanan vahşetlere şahit olmuş . İçi kan ağlayarak bu vahşeti dizelerine dökmüştür. Cenk şarkısı şiirinde halkı direnişe teşvik etmiştir.
Balkan’ı bildin mi nedir, hemşeri?
Sevgili ecdadının en son yeri.
Bir sıla isterdin a çoktan beri
Şimdi tamam vakti… Uğurlar ola.
Balkan’ın üstünde sızan her pınar
Bir yaradır, durmaz içinden kanar!
Hangi taşın kalbini deşsen: Mezar!
Gör ne mübârek yer… uğurlar ola.
Eş hele bir dağları örten karı:
Ot değil onlar, dedenin saçları!
Dinle: Şehid sesleridir rüzgârı!
Durma levend asker, uğurlar ola.
Ey vatanın şanlı gazâ mevkibi,
Saldırınız düşmana arslan gibi.
İşte Hudâ yâveriniz, hem Nebi.
Haydi gidin, haydi, uğurlar ola.
………………………………………………………………………………………
Yıllar sonra Bulgaristan, Kosova, Makedonya ve Yunanistan’ı kapsayan bir balkan turuna dostlarla çıkmıştık. İnanın gözyaşlarınızı tutamasınız. Biz Balkanlarda bir toprak değil vatan kaybetmişiz. Ah Akif Ah! az bile söylemişsin.
Mehmet Akif, milletin derdi ile dertlenerek gücü yettiğince kalemi ve kelamı ile büyük bir mücadele vermiştir. Sebilürreşat adlı dergiyi çıkararak düşüncelerini paylaşmıştır. Kelamı ile yani konuşmaları ile halkı heyecanlandırmıştır. Özellikle Camilerdeki vaazları meşhurdur. Aynı zamanda Emperyalist İngilizler İslam coğrafyasından kandırdıkları gençleri cepheye sürmüş, cephede esir alınanlara Akif yaptığı konuşmalarla olayın gerçeğini anlatmıştır. Hatıralarını Berlin Hatıraları olarak şiire dökmüştür.
Çanakkale şehitlerine ithaf ettiği” Çanakkale Şehitlerine” adlı şiir tek kelime ile mükemmel.
Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi?
En kesîf orduların yükleniyor dördü beşi,
-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya-
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
……………………………………………
Tabir yerinde ise askerlerimiz Çanakkale’de silahları ile kahramanlık destanı yazar iken, Akif ise bunun şiir ile destanını yazıyordu. Ayrıca bugün törenlerde maçlarda gururla söylediğimiz İstiklal Marşımızın da yazarıdır Mehmet Akif Ersoy. Açılan yarışmaya katılmak istemez. Çünkü ucunda ödül vardır. Ödül kabul etmez. Arkadaşının teşviki ile yarışmaya katılır. Eser birinci seçilir. Mecliste okunan eser oy birliği ile Milli Marş olarak kabul edilir.
Bugün Edirne kapı mezarlığında yatmakta olan milli şairimizi vefatının 86.yılında rahmet ile anıyoruz. Makamı ali mekânı cennet olsun. Adam gibi Adam !.
-Özcan GÜNER-
*M. Ertuğrul Düzdağ, Eğitim, Eğitim, Aylık Eğitim Dergisi, Mehmet Akif Ersoy Özel Sayısı, Yıl:7, Sayı 73, Mart:2006 Ankara
Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi | Mehmet Akif Ersoy Uygulama ve Araştırma Merkezi