Uzunköprü’de yıllardır gözlemlediğim kadarıyla siyasetle ticaret birbirlerinin ekürisi gibi sürekli birlikte hareket ettiklerinden bunları tek yumurta ikizleri gibi ayırt etmek uzmanlık ister.
Hal böyle olunca bizim bu kasabanın ahalisinin yerel ve genel seçimleri birbirinden ayırt edememesi gayet normaldir. Bir defa seçmen genel seçimlerde partinin gücüne ve parti liderine olan güven ya da sempatisine göre davranarak tavrını koyarken, yerel seçimlerde ise bu tespit tamamen adayın kendisine göre yapılır.
Bir diğer unsur ise il ve ilçelerde bulunan Ziraat Odaları, Sanayi Siteleri, Berberler ve Kuaförler, Şoförler, Kahveciler Odalarına bakarak Ticaret ve Sanayi Odaları ile Ticaret Borsalarının seçimlere adeta ortak hazırlanıyorlarmış gibi bir tablo çıkar karşımıza.
Bu durum bana her ne kadar gladyo’yu (Gladio) hatırlatsa da bu terim yine de ağır kaçtığı için hatırımdan şimdilik çıkarıyorum bu kelimeyi. Çünkü ben Uzunköprü’de yıllardır yaşamış biri olarak bizim burada gladyo olduğuna inanmasam da bazı kesim insanlar özentilerinden olsa gerek ilçenin gladyatörlüğüne soyunmaktan geri kalmadıkları görülür. Yazının şurasına gladyo’nun sözlük anlamını da koyalım ki merakta kalmayasınız ;
“Dünya üzerinde çeşitli örgütler çeşitli adlarla kendilerine belirledikleri yada kendilerine belirtilen hedefler doğrultusunda planlar yapmakta silahlı ve silahsız eylemlere kalkışmaktadırlar.”
Uzunköprü’de bunun silahlı kanadı olmasa da silahsız hareket edenleri varmış duyduğumuz ama bilmediğimiz kadarıyla…! Neyse boyumuzdan büyük işleri bırakalım da kendi işimize bakalım.
*** *** ***
Ticaret ve Sanayi Odası seçimleri ertelenince Oda üyeleri de bir hayli gerginleşti şu son günlerde.
Gruptan çıkabilmek için herkesin kavalye bulma peşine düştüğü şu son günlerde kim kiminle nerede dans ettiğini kestirmek mümkün olmuyor bazen muhataplarımızla zaman zaman sohbet etsekte…! Bu dediklerimle gladyotörlük arasında uzaktan yakından herhangi bir alakası yoktur. Bağlantı kurmaya çalışıp milletin ve kendinizin kafasını boş yere karıştırmayın yeter.
Seçim öncesi aday olmayacağını bana göre talihsizlikle ifade edenler kendi kendilerini tarihin akışına terk edrlerken şimdi ise kendilerinden sonra gelecek olan veliahtlarını belirleme telaşına düşmelerini ben çok normal bir şey olarak değerlendiriyorum.
*** *** ***
Bizim gazete çalışanları yazının tam da şurasında öğlen yemeğinden şimdicik gelmelerine rağmen kapıda bekleyen simitçiye hücum etti. (başta ben) Ben şöyle en gevreğinden iki simit seçerken dışarıdan geçen hem de okumuş bir CHP’li büyüğüm şöyle sesleniyordu espri olsun diye ;
“Vaaay koskoca KASABALI, koskoca İHTİYAROĞLU şirketinde simide talim haaa…!”
Evet sevgili asosyal demokrat büyüğüm dün seni kırmamak için demedim ama madem bu köşenin müptelasıymışsın diyeyim o zaman ;
“Bizim yemeğimizin küçüğü büyüğü olmaz, biz tüm nimetlerinden ötürü yaradana şükretmesini bilenlerdeniz. Kaldı ki garip bir simitçi esnafından sen simit yemezsen, biz simit yemezsek simitçi ve simitçinin evindekiler ne yiyecek…!”
Onun için kimseyi, kimseleri küçük görmedik ne işiyle, ne aşıyla ve ne de üzerindeki eşyasıyla. Nasıl olsa çıplak geldik çıplak gideceğiz. Ancak dünyaya çıplak gelirken bile cenab-ı yaradan rızkımızı ana karnında bile vermişti.
Şimdi diyorum ki ;
“Eğer başkalarını hakir görmeseydik, başkalarının yüksekten bakmasından şikâyet etmezdik.”
*** *** ***
BUNLARDA BİZİM POLİTİKACILAR…!
Kel bir adam, kör bir adam ve topal bir politikacı üçü birlikte yolda yürürken hızla bir araba geçmiş.
Kel adam ;
“ufff saçlarımı bozdu demiş.”
Kör adam ;
“sen korkma ben onun plakasını aldım “ demiş.
Topal adamda ;
“ siz hiç korkmayın ben şimdi onu koşa koşa yakalarım…!” demiş. Politikacı bu der mi der, kimse de onlara bir şey diyemez.