“İnsanlar ölülerinin gözlerini kapatıyor, ama ölüler insanların gözlerini bir türlü açamıyor…!”
16 Haziran tarihinde çıkan olaylar esnasında talihsiz bir şekilde yaralanan ve öncekigün yaşamını yitiren Berkin adındaki genç kardeşimiz için dün düzenlenen cenaze namazına binlerce kişi katılırken cenaze törenini siyasi emellerine alet etmek isteyen siyasiler ve provakatörler gözlerden kaçmadı.
Kim ister 16 yaşındaki bir çocuğun bu veya her ne şekilde olursa olsun ölümünü. Kim sevinebilir böyle bir duruma, ama görüyoruz ki bazı provakatörler maalesef bu ölüme bile sokakta çakı bulmuş çocuklar misali meydanları doldurup eylem yapıyorlar… Onlar için bu ve buna benzer ölümler eylem için, gösteri için, kaos ve kargaşa çıkarmak için adeta bulunmaz nimet. Ancak çözemediğim bir başka dikkat çeken şey ise cenaze törenine katılanların ellerindeki kızıl bez parçaları ve zafer işaretiydi…! Neyin zaferiyse artık.
Ancak son birkaç hafta içerisinde beş polisimiz ve bir askerimiz şehit olurken bu insanlarımızın haberleri maalesef üçüncü sayfa haberi olarak geçti gazete ve televizyon ekranlarından.
Kimse ;
“Şehitler ölmez…!” diyemedi, hiçbir siyasetçi bunlardan söz etmedi, bahsetmedi maalesef.
*** *** ***
Yine akşam olunca gündemi izlemek için ekran başına kilitlenen insanlar hangi televizyon kanalını takip edeceğini şaşırıyor. Çünkü siyasi partilerin Genel Başkanlarının ağızlarından eskisi gibi ;
“Biz kazanırsak buraya deniz getireceğiz, getiremezsek hiç olmazsa denizin kumunu getireceğiz.” gibi vaatler yerine çocuklar gibi didişip duruyorlar. Bu millet yıllardır koalisyon hükümetlerinden çektiği kadar, darbelerden bunaldığı kadar bunalmadı. Peki var mı mevcut hükümeti devirecek ve tek başına gelebilecek kadar güçlü bir siyasi parti ya da parti lideri yok. Elinde mikrofonla kürsüye çıksam ben de ona buna çamur atarım, sataşırım. Bu işin en kolay tarafı, onun için kürsülerden haykırarak bağırarak konuşmak insanların karnını doyurmuyor. Sen ne vereceksin insanlara ondan bahset biraz, abudik kubidik eylemlerle insanları kışkırtıp sokağa dökmekle prim yapmak eskidendi. Şimdi millet yemiyor, yutmuyor böyle ucuz siyaseti…
*** *** ***
“Bugün geri kalan hayatımın ilk günü…!”
Aynen öyle, 31 Mart sabahı kıyametin kopup kopmayacağını bilmiyorum ama Uzunköprü’de bazı siyasilerin davranış ve söylemleri sanki Belediye Başkanlığı konusunda kıyamet kopacakmışçasını andırıyor. Bir korku, bir hırs, bir telaş, bir çirkinlik, stres, ne ararsan var. Unutmayalım ki bu kasabayı veyahut Belediyeyi kimsenin bir başka yere taşıma ya da kaçırma, saklama gibi bir imkan ve olanağı yok. Seçimden sonra yine birlikte yaşayacağız, kaldırımdan geçerken selamlaşacağız, birbirimizle alışveriş yapıp gene birlikte gülüp üzüleceğiz…
Şunu hiçbir zaman unutmayın ki ;
“Arkasından sevineceğin bir üzüntü, sonunda üzüleceğin bir sevinçten daha iyidir.”
*** *** ***
TEBESSÜM…
Dünya kadar para harcadığı halde, listeye bile giremeyen adaya soruyorlar:
– “Durum nasıl?”
“Lanet olsun, bir daha partinin önünden bile geçmeyeceğim” diyor.
Aradan dört yıl geçiyor, bakıyorlar ki bizim ki adaylığa yeniden soyunmuş.
-“Ne o?” diyorlar.
-“Ne olsun HASTALIK…!”
Sakın haaa sıkı giyinin HASTALANMAYIN…!