Uzunköprü mübarek Cuma günü Cumhuriyet Halk Parti’liler Genel Başkan Yardımcısı Haluk KOÇ’u, bürokrasi kanadı ise yeni Valimiz Hasan DURUER’i heyecanla beklerken ben ise aynı gün 21 aydır tutuklu bulunan Türkiye Cumhuriyeti’nin paşalarına verilecek olan karar duruşmasını endişe ile takip etmeye çalışıyordum.
Her zaman olduğu gibi Türkiye’nin gündemi panayır çadırından farksız ve çoğunluğun bu gündeme kayıtsız olduğundan paşaların müebbet hapse mahkum edilmeleri insanları o kadar da ilgilendirmiyor.
ılgi alanına giren ulusal basının yağcı tabakası ile paşaların bu ağır ceza almalarını gazetelerinin manşetlerinden ;
“YAşASIN DEMOKRASı” tellallığı ile servis ediyorlardı okurlarına sırf iktidara yaransınlar diye. Ancak bu mahkeme kararından daha iki gün önce 10 askerimizin şehit düşürüldüğü haberini ise 3. sayfadan veriyordu aynı gazete. Askeri, paşaları, orduyu nasıl da bir kenara ittiğini gösteriyordu böylece.
Manşeti atarken askerin adeta 46 numaralı postalıyla basıyordu iktidar destekli gazetesinin tepesine. Neredeyse zil takıp, kına yakacak seviyede gazetecilik yapayım derken Meclis’te teröristi savunanlara da paye veriyordu ancak bunu algılayacak iradesi olmadığından jetonu düşüremiyordu bir türlü.
Terör örgütüne üye olan bir şıllık ancak hapisten çıkarılıp milletvekili olarak Türkiye’de Meclise gönderilir, ve Mecliste teröristin borazanlığını yapabilir. Ancak Türkiye’de özgür ifadesi yüzünden seçildiği halde Mecliste değil de hapiste tutulur. Yine dünyada eşi benzeri olmayan bir gerekçe ile Türkiye’nin Genel Kurmay Başkanı hapse atılarak ödüllendirilir.
Türk insanı şehidine ağlayamaz, tepkisini koyamaz, gazetecisi şehit haberini yazamaz oldu yalanmı?
Siyasilerin zaten şaftı kaydığından kimin ne dediğinin de önemi kalmıyor bu saatten sonra. Dışarıdan bakıldığında hepsinin de terörü bitirmek için nasılda meraklı, heyecanlı ve azimli olduklarını zannedersiniz ama işin öyle olmadığını, terörü bitirmenin yolunun aslında OSLO’dan geçtiğini geçte olsa benim gibi öğrenirsiniz işte böyle.
Yani diyeceğim o ki bizim, bizi yöneten ya da yönetmeye talip olan siyasetçilerin terör konusundaki söylemleri eyleme dööönüüüşeeemeeezzzz… Nedeni çok açık ve net, buna kalkıştıklarında mutlaka göbekten bağlı oldukları Amerika’dan icazet almaları gerekir o kadar. Onun için onların televizyonlara çıkıp bu konuda nutuk çekip ahkam kesenlere bu insanlar artık inanmıyor, güvenmiyor.
Haa bunlardan başka Türk insanının alternatifi varmı derseniz bende her zaman dediğim gibi maalesef derim. Mevcut iktidardan başka iktidarı, ve mevcut muhalefetten başka muhalefeti bu insanlar kaldıramayacak seviyeye düşürüldüler. Türk insanına yol gösterecek, yön verecek olan televizyonlar toplumsal olaylara kayıtsız kalırsa yani paşalara verilen ağır cezaları tartışacağı yere, hergün ateşin içine atılan doğu ve güneydoğuyu konuşacağı yerde futbolun penaltısını, Avşarın tangasını, Fatmagülün suçunu, Mematinin ölüşünü tartışırsa bunları kuzu gibi seyreden insanların kalitesini tartışabilirmiyiz.
Yazının başında bahsettiğim gibi CHP Genel Başkan Yardımcısı’na siyaseti temsil ettiği için veyahut Valimize devleti temsil ettiği için Türkiye’de neler oluyor? Yeter neden hala şehit veriyoruz? diye sorabilen yürekli bir gazeteci gördünüz mü? Yada bu soruları yanıtlayacak bir devlet görevlisi bulabilirmisiniz karşınızda? Belli bir yere gelen siyasetçi konuşur ama sadece konuşur icraat mercii yoktur, bugüne kadar en azından ben rastlamadım.
Keza devlet görevlileri de öyle, çaresizliklerini gizleyemez olsalar da temkinli ve sabırlı olmak zorundadırlar. Neticede merkeze çekilmek endişesi hep olmuştur onlarda. Örnek vermek gibi olmasın ama son üç yılda bırakın ilçeleri daha Edirne’yi etüt edemeden, evine çanak antenini taktıramadan son üç yılda üç Vali değişti Edirne’de peki neden? Valilerin Edirne’ye gelişlerine ya da buradan gitmelerine Edirne’den birilerimi karar veriyorda eyaletin en büyük mülki amirleri gidip geliyor böyle. Çalışmaları kısa vadeli olunca bu yetkililer neden yetkilerini henüz kullanamadan dama taşı gibi yer değiştiriyorlar. Anladık onların deyimiyle görev kutsaldır ama kutsallık bazen para yapmıyor. Eskiden olduğu gibi neden siyasetçiler Ankara’ya ;
“Hooop biz Valimizden memnunuz” deyip kafa kaldıramıyor? Bana göre çünkü başta onlar memnun değil de ondan.
Bu arada Belediye seçimleri freni boşalmış, balatayı sıyırmış kamyon gibi üzerimize hızla gelirken bizde bu yöndeki çalışmalarımıza hız vermeye başlamak için kolları sıvadık. Bazı siyasi partilerin Belediye Başkan adaylığı konusunda kendilerine hala partner arayışı içerisinde oldukları çıplak gözle görülürken daha şimdiden göçmen kuşların ise milletvekilliği için Ankara güzergahında yol teptiklerini duyuyoruz. Zamanı gelince diyeceklerimizi demek için sizler kadar bizde heyecanlıyız, az biraz daha sabır.