Tokat Erbaa İlçe Kaymakamı Abdulkadir DEMİR’in İçişleri Bakanlığı kararnamesi ile başka bir ile atanmasına karşı çıkan 70 muhtar imza toplayarak Valiliğe dilekçe vermesi maalesef bizim başımızı önümüze eğdi. Hatırlanacağı üzere yıllar önce Uzunköprü Kaymakamı Ekrem ATALAY içinde Uzunköprülüler yanlış hatırlamıyorsam böyle bir girişimde bulunmuşlardı da bir işe yaramamıştı.
Aksaray Vali Yardımcısı iken yaklaşık 11 ay önce atandığı Tokat’ın Erbaa ilçesine kaymakam olarak görev yapan Abdulkadir DEMİR, İçişleri Bakanlığı kararnamesi ile Uzunköprü Kaymakamlığı’na atandı. Atamanın durdurulmasını isteyen 70 muhtar imza toplayarak Tokat Valiliği’ne dilekçe verdi. Yani adamlar Kaymakamlarını bize kaptırmamak için imza kampanyaları yapıyorlar, bizim burada ise Edirne’de günlük olarak yayınlanan bir gazetede köşe yazarlığı yapan Uzunköprü Devlet Hastanesi eski Başhekimlerinden bir doktor kendisine hiç te yakışmayan bir üslupla son iki günden bu yana Kaymakam Uğur KOLSUZ’la ilgili olarak hakarete varan yazılar yazıyor artık ne alıp veremediği varsa…!
Ancak aslen İstanbul’lu olmakla birlikte Uzunköprülü olmanın farkındalığının farkına varamadığından ve bu özelliği taşıyamayan bu doktorun saçmalamaları kesinlikle bütün Uzunköprülülere maledilemez.
*** *** ***
İçinde bulunduğumuz Ramazan ayı çerçevesinden baktığımızda bile hiçbir şeyin eskinin değişmediğini görürüz. Mesela, 28 Şubat döneminde iftarlardan dindarların toplumdaki görünürlüğüne kadar her şey sakıncalıydı, istenmeyen görüntülerdi. Hatırlayın, dönemin Başbakanı Necmettin ERBAKAN’ın din adamlarına iftar vermesi, medya tarafından adeta bir ‘linç kampanyası’na dönüştürülmüştü.
O gün, linç kampanyaları yürüten medyadaki sol kalemler, bugünlerde arkalarında asker olmadığı için belki eskisi kadar güçlü değiller…! Ama alışkanlıklarından asla vazgeçmediler. Hemen her gün köşelerinde Başbakan Tayyip Erdoğan’a karşı bir nefret kampanyası yürütüyorlar. Mesela bunlardan birisi Erdoğan için, “Her konuşması öfkeyle dolu, ayrımcı, huzur bozucu!” ifadelerini kullanarak adeta hezeyanlar içinde çırpınıp duruyor. Ancak esas derdi başka, Başbakan Erdoğan’ın Gezi Parkı eylemleri dolayısıyla Taksim’de ve sokaklarda sergilenen vandalizm görüntüleri konusunda vatandaşları yasal hak aramaya çağırmasına çok bozulmuş mesela…
Arabaları yakıp yıkmayı, esnafın dükkânlarını tahrip etmeyi, gecenin ikisinde kapımızın önünde tencere tava çalmayı ‘demokratik protesto hakkı’ olarak gören bu arkadaş, nedense Başbakan Erdoğan’ın konuşmalarına bir türlü tahammül edemiyor. Vandalizme övgüler dizdikçe de ‘huzur’ aklına geliyor ve Erdoğan’ı ‘huzur bozmakla’ suçluyor. Ama nedense, Gezi Parkı’nda Başbakan’a ve ailesine edilen küfürlerin nasıl bir demokratik hakka tekabül ettiğini bir türlü hatırlamak istemiyor.
İsterseniz ben hatırlatayım; Dersim katliamını yapanları, ülkenin Başbakanını asan cuntacıları alkışlayan bir zihniyetten gelen “gerici sol düşünce” geleneğinin sahipleri için Başbakan’a küfretmek ayıplanacak bir durum değildir ki… Ne de olsa, aynı nefret kaynağından besleniyorlar. Yalan mı…?
*** *** ***
Hopppalaaa bu toplu istifa da neyin nesi şimdi…! Tam da seçim arefesine girmişken CHP Kayseri İl Başkanı Sadık ATİLLA ve beraberinde on yönetim kurulu üyesi görevlerinden istifa ediyor. İstifa mazeretlerini dünkü ulusal basından okudum ama ne yalan söyleyeyim bana hiç te inandırıcı gelmedi, istermisiniz bu istifacılar da gidip AK Parti’ye katılsınlar, olur mu olur.
*** *** ***
Politikacının birini kuduz köpek ısırmış. Ama adam çok vurdumduymaz olduğu için, bugün iğne olurum, yarın iğne olurum derken iş işten geçmiş. Doktora başvurup da kuduz olduğu gerçeğini anlayınca hemen bir kağıt kalem isteyip uzun uzun bir şeyler karalamaya başlamış. Doktor uzun süre beklemiş hayretle sormuş:
”Vasiyetnameniz bu kadar uzun mu?”
”Vasiyetname hazırladığımı söyleyen kim doktor? Ben ısıracağım siyasilerin listesini yapıyorum!” demiş.
Geçen önseçimde kim kimi ısırdı bilenler bilir, bakalım ay sonunda kim kimi ısıracak…!