Afet-i felaketin acı ve sızıntıları henüz geçmiş değilken şiddetli yağıştan dolayı tıkanan, kapanan, yıkılan yol ve köprülerin bu halini bile fırsata dönüştürme gayreti içerisinde olan densizlerle Uzunköprü’de aynı havayı soluduğumdan dolayı kendimden utanıyorum. Yağışın olduğu ve afetin yaralarının sarılmaya çalışıldığı o günkü koşuşturmaların ardından gazetedeki mesaimiz bitmiş ve akşam saatlerinde evin yolunu tutmuşken tek geçiş yolumuz Kırkkavak köprüsü üzerinden mecburi istakamette ilerlerken Belediye kolluk görevlileri ile Trafik ekiplerinin köprü trafiğini mecburiyetten dolayı kestiklerine ve yoğun bir şekilde çalışmalarını yanımdaki yol arkadaşlarımla izlerken köprüden geçemeyeceğimizi anladık.
Yazının buraya kadar olan bölümü size masal gibi geldi değil mi. Şimdi sıkı durun o zaman…! İsim vermeyeceğim ancak bir taksi durağından mahalleye gitmek için taksinin birine bindim şoför esnafa ineceğim esnada ücreti sordum yirmi lira…! (20 TL) Münakaşa etmedim ancak sadece şunu dedim taksici esnafına ;
“Ben mahalleye gitmek için ilk defa binmiyorum taksiye ve en fazla her gidişimde 7-8 lira ücret ödüyorum, 20 lira fazla değil mi.?”
Taksi şoförünün verdiği cevaba bakarmısınız ;
“Kardeşim hava şartlarını görmüyormusun, bu havada para kazanamazsak ne zaman para kazanacağız.”
Ancak birkaç kişiye aynı konuyu anlatınca düzeltilen ilk ve tek KERİZ.! Benim olmadımı öğrenince kendi kendimi teselli ettim. Sahi yahu Uzunköprü’de taksicilerin herhangi bir dernekleri falan da olmadığına göre taksi ücretlerini kim belirliyor.? Belediye mi yoksa Şoförler Odası mı.? Ticari taksilerde taksimetre zorunluluğu var mı yok mu.? Ancak aynı şehir içi minibüslerde olduğu gibi taksilerin de bir ücret tarifesi olması gerekmiyor mu.?
*** *** ***
Vay efendim Sağlık Bakanı ilçeye gelmiş de Belediye Başkanı yanında yokmuş nasıl gitmezmiş koskoca Bakan’ın yanına falan filan. Saksağanın kuyruğu öyle değil kardeşim, ben hergün yerel, yöresel ve ulusal bütün gazeteleri tararım. Sağlık Bakanı MÜEZZİNOĞLU’nun yöredeki tüm Belediyeleri ziyaret ettiğini gördüm, okudum ancak Uzunköprü Belediyesi’ne bir kere bile uğradığını ne duydum ne gördüm. Ama Bakan’ın verdiği iftar yemeğine Belediye Başkanı İŞBİLEN’in katıldığını okudum.
Yiğidi ne öldür ne süründür ama hakkını da ver arkadaş, bence Bakan ne yapmalıydı afetten önce giderdi Belediye’ye çıkardı Başkan’ın makamına ilk önce afet ve zarardan dolayı Başkan’a ;
“Geçmiş olsun Başkanım yapabileceğimiz bir şey var mı.?” Derdi ve birlikte zarar gören aile ve yöreyi gezerlerdi değil mi. Ne de olsa Belediye Başkanı Uzunköprü halkını yani bizleri temsil ediyor. Öyle her sıkıştığında topu Belediye Başkanı’na atarsan, taraf tutarsan, yanlı-yanlış düşünürsen sizinle geçinemeyiz arkadaş.
*** *** ***
Yazının bu bölümünde ;
“MHP’nin geleneksel iftar yemeklerine ne oldu.?”
Sorusuna yanıt arayacaktım ama gerek duymadım ne diyeyim.
Dünyanın şımarık piçi İsrail, bırakın Filistin savunmasını ya da halkını bugün kundaktaki savunmasız bebeği katladiyor dünya seyrediyor. Mübarek Ramazan ayında ve özellikle müslümanların kutsal saydığı bu ayda firavunlar nedense müslümanlara kan kusturuyor. Allah’tan, günahtan, kitaptan nasibini almamış olan bu zalimlerin müslümanlara yaşattığı bu zulmü diğer müslüman ülkeler de Kurtlar Vadisi Pusu’yu izler gibi izliyorlar ya insan buna ifrit oluyor.
Müslüman ülkeleri, Arap şeyhleri acaba ;
“Bana dokunmayan şeytan …… sene yaşasın.” Diye mi düşünüyorlar.
Bak MÜSLÜMAN GEÇİNEN kardeşim, ağabeyim, arkadaşım, yan komşum ben Gazze’de yaşananlar için ne düşünüyorum biliyormusun ;
“Bu İsrail piçinin verdiği yara benim şimdilik ayağımızda, ya gözümüzde olsaydı…!”
Anladınız siz benim ne demek istediğimi ama yine de uykunuzu bölmeyin olur mu…