Cumartesi ve Pazar günleri AK Parti’nin Ankara ve İstanbu’da düzenlediği muhteşem kalabalığın katılarak destek verdiği “Milli İradeye Saygı” mitinglerini insan televizyondan izleyince Taksim Gezi Parkı olaylarından etkilenen bazı AK Partilileerin moralini yükseltti.
Acaba? İle tedirgin olan bazı partililerin mitingi görünce moralleri yükseldi. Değil oy kaybetmek, oyların daha da yukarılara çıkacağı sınyalleri gelmeye başlasdı. Ankara ve İstanbul mitingleri AKP arti’ye ait olan kalabalık rekorlarını yeniden egale etti. Belki bir daha hiçbir partiye bu insan seli nasip olmayacak, önümüzde Kayseri Samsun mitingleri var. Samsun’u bilmem ama Kayseri’de İstanbul rekoru kırılabilir, önceki yazımda sayın Başbakanın bu işlerde çok usta olduğunu, eksileri artıya çevirmede bozulan imajı yenilemede, bugüne kadar onun gibi usta siyasetçi gelmediğini ve bundan sonra da zor gelir gibi geliyor bana.
Çok iyi bir doktor olabilirsin, çok iyi bir matematik öğretmeni olabilirsin, çok iyi işinin uzmanı bir profesör veya idareci olabilirsin. Ama asla çok iyi bir siyasetçi olamazsın. Ben herşeyi bilirim havasındasındasındır, birkaç kişiyi de kandırabilirsin ancak o kadarsındır. Ekonominin, ticaretin, ihracatın, ithalatın, gayrımilli hasılanın, sıcak paranın, Borsa’nın ne olduğunu bu ülkenin nasıl idare edildiğini, dış politikanın, iç politikanın ne olduğunu at gözüyle bakarsan asla öğrenemezsin.
Siyasetin ne olduğunu ancak yaşayarak öğrenebilirsin, sayın Başbakan ERDOĞAN’ın da başarısı buradan geliyor. Bana göre Türkiye siyasetinin en büyük noksanlığı iyi bir muhalefet partisi veya liderinin olmamasıdır. İnanın ülkede güçlü bir muhalefet partisi olsa bırak ülkede huzursuzluk olmasını, ülkede barış ve kardeşlik daha da gelişir. İnsanların geleceğe daha bir aydınlıkla bakmasını sağlar, bazı kesimler muhalefetten umudu kesince kendi muhaliflerini yaratmaya başladı.
Ama bu da bazı marjinal kesimler tarafından istismar edilip, ülkeyi nasıl bölerim Tayyip ERDOĞAN’ı nasıl yok ederim çılgınlığına dönüştü. 20 gündür Gezi olayları sürüyor, meydanlarda birtakım marjinal gruplar kaldı. Bunları da tetikleyen bu işlerde uzman olan 68 kuşağının ustaları, bu gruplar eskiden Mao’nun, Lenin’in, Stalin’in posterlerini taşırlar, komünist devrim için her türlü yolu denerlerdi. En azından şimdi Türk bayrağını ve Atatürk posterlerini taşıyorlar.
Bu bile onlar için büyük bir ghelişme. İşin kötü tarafı Apo’nun posteri ile Atatürk’ün portresinin yanyana gelmesi, biraz vicdanları sızlatmadı mı…! Eskiden ;
“Bağımsız Türkiye” “Emperyalist Amerika” söylemleriyle kendilerini yırtanlar şimdi Amerika’dan, Almanya’dan, Fransa’dan v.s’den gelen açıklamalara sarılıp, onlardan medet umuyorlar. Hani siz emperyalizme karşıydınız? Hani siz ulusalcıydınız? Hepsi hikaye. Sizin hepinizin birtek hedefi var o da ;
“Tayyip ERDOĞAN’nı nasıl yok ederiz.”
Cumartesi’yi, Pazar’ı görünce bana biraz zor geliyor, ama sabredilirseniz o da sizzin-bizim gibi fani, zamanı gelince kendiliğinden gidecek. Sizin bu kadar telaşlanıp, acele etmenize hiç gerek yok.
Pazar akşamı eşimin işyerinde çalışan kız telefon ediyor ;
“Abi sokakta birileri tangur-tungur sesler çıkararak yürüyorlar.” Deyince ;
“Kaç kişiler takriben?” diye sorduğumda ; “50-60 kişi kadarlar.” Cevabını aldım.
Genel seçimlerde merkezde 15 bin oy alan bir partinin yürüyüşünün 50-60 kişiye düşmesi, ve bunların da çoğunun çoluk çocuk olması bence yaklaşan yerel seçimler öncesi Belediye için hiç iyi sınyal vermiyor. Kavgacı zihniyeti giderek kaybediyor, sağduyu her zaman kazanıyor.