AK bayram sandı kursağımda kaldı…

Yazası gelmez insanın az biraz gevşediğinde, böyle hallerde “bana ne yaa…” diyesi geliyor insanın, ama ıNSAN daha fazla duygularına hakim olup frenleyemiyor kendisini ben gibi. Bir iki günlüğüne memleketimin üzümünü yeyip bağını sormamak kaydıyla Ege kıyılarına doğru yolculuk yaparken bile aklımda hep siz vardınız inanın. (çokta umurumdaydı) Bahsettiğim bölgenin güzel bir kasabasında ıNSAN’lardan gördüğüm misafirperverlik […]
Yazarlar - 20 Eylül 2012 09:49

Yazası gelmez insanın az biraz gevşediğinde, böyle hallerde “bana ne yaa…” diyesi geliyor insanın, ama ıNSAN daha fazla duygularına hakim olup frenleyemiyor kendisini ben gibi. Bir iki günlüğüne memleketimin üzümünü yeyip bağını sormamak kaydıyla Ege kıyılarına doğru yolculuk yaparken bile aklımda hep siz vardınız inanın. (çokta umurumdaydı)

Bahsettiğim bölgenin güzel bir kasabasında ıNSAN’lardan gördüğüm misafirperverlik ve samimiyet karşısında bir Uzunköprü’lü olarak inanın ıNSAN’lığımdan utandım.

Sözünü ettiğim kasabada kasabanın en yaşlı gazetecisi ile sohbet ederken tecrübe de edindim ayrıca “kasabanın delisi” ile ilgili. Hani her ne kadar hikaye de olsa ıNSAN’ın kafasında bir yer ediyor işte.

Hikaye bu ya, kasabanın delisi ilçenin en işlek caddesinden bir aşağı, bir yukarı koşup dururken ;

“Neler olacaaak, neler olacak” diye haykırırken caddede misafirleriyle birlikte sohbet eden kasabanın reisi meraklanıp deliyi yanına çağırır da sorar ya ;

“Ne var lan deli, neden bağırıp durursun neler olacak diye. De bakalım ne olacakmış?”

Bizim deli kasabanın reisine döner ve sevinçle der ki ;

“Anam hasta, ha öldü ha ölecek. Anam öldüğünde babam yeni bir karı alacak, hem babam ve hem de ben GEÇıNıP…! gideceğiz.”

Ancak aradan bir-iki hafta geçer bizim deli yine yollarda feryat figan eder bu defa ;

“Neler olduuuu, neler oldu…” diye. Bunu gören kasabanın reisi yine dayanamaz ve bizim deliyi yanına çağırıp tekrar sorar ;

“Ne var deli, ne oldu?”

Deli gayet tabii telaşlı ve korku dolu gözlerle reise der ki ;

“Anam değil, anamı ölecek diye beklerken maalesef babam öldü. Anam’da yeni bir koca aldı, anamın bu yeni kocası hem anam’la ve hem de benimle GEÇıNıP…! gidiyor.”

Yani diyeceğim şudur ki arkadaşlar düğüne hazırlık yaparken ıNSAN’lar cenazeyi de hesap etmeliler, dereyi görmeden paçalar sıvandı mı işte benim gibi böyle o bacakları sıvazlayan nice olur.

ışte bu deli hikayesinden edindiğim ders ve tecrübeyle YAZARKEN iki defa düşünmeyi, yetmezse bir kere daha düşünmeyi yeğledim ve bunu da ilkelerime ilave ettim. Onun için YAZARKEN acele eden arkadaşlarıma naçizane tavsiyem hiç olmazsa bir defa düşünsünler istedim o kadar. Benim kendilerine yardımcı olmaktan gayri bir maksadım yoktur zira bakın ne güzel GEÇıNıP…! gidiyoruz sonuçta.

AK’ım derken YOK’um derseniz ara-sıra baltayı TAş’a vurursanız ahali önünde madara olmakta var bu işin özünde.

Neyse bırakalım bu eften püften hikayeleri de işin aslına dönelim. Memleket yine şehit haberleri ile kan revan gölüne dönerken sizin hiç siyasi partilerin Genel Başkanlarını dinlerken onları inandırıcı buluyormusunuz? Biliyorum söylemler eyleme dönüşmediği sürece ben gibi sizde onlara inanmıyorsunuz. Bir defa işin boyutu terör merör değil, bundan 15-20 yıl önce o dediğimiz şey yani terör vardı. O tarihte kalleşçe vurup dağa kaçanlar bugün kaçmaz olduysa, şehirlere, mezralara, kasabalara, köylere yuva yapmışlarsa bunun adına terör denmez. Denilse denilse savaş denir. Türk Silahlı kuvvetlerinin yıllar önce namlusu kuklayı oynatanlara doğru çevriliydi, ama gelin görün ki şimdi bu namlu sadece kuklaya çevrilmiş vaziyette.

Güneydoğu Edirne’nin Ayşekadın fasülyesi gibi fokur fokur kaynıyor, körpecik canlar yanıyor, analar yine ağlıyor, televizyonlar, ajanslar, radyolar, gazeteler şehit haberleriyle çalkalanıyor. Ama neden elimiz kolumuz bağlanıyor?

Kurtlar Vadisini izlerken herkes Polat ALEMDAR olurken içimizdeki Fatmagül’ler maalesef unutulup gidiyor, ya da görmezden geliniyor. Diyarbakır, şırnak, Hakkari, Bingöl, Mardin v.s gibi memleketimin doğusunda kalan bu yerleşim bölgelerine bulaşan, bulaştırılan terör virüsü her geçen gün genişleyerek büyüyor. Peki bazı gazetelerde, televizyonlarda, istatistiki raporlarda büyüyen ve gelişen bir ülke olarak gösterilen Türkiye’nin neden terör karşısında eli kolu bağlı kalıyor?

Bu gelişmeler sakın ola ki bana PKK’nın işi demeye kalkışmayın. Bu düpedüz olası bir savaşın işaretidir, Türkiye’ye hiçbir ülke müdahale edemez demeyin, edildi bile. Irak’la başlayan Libya ve Suriye ile devam eden kargaşa yavaş yavaş Türkiye sınırlarına ulaştı farkındaysanız.

Farkında olmalısınız artık, gelişmeler öyle bir hal aldı ki bu ne bir Alevi-Sünni ve ne de bir Türk-Kürt çatışması. Bu göz göre göre Osmanlı’ya diş batıramayanların, kurtuluş savaşında kaçarken pabuçlarını Türkiye’de bırakanların ortaklaşa yaptıkları plandan başka bir şey değildir bence. Canımız çıkmadan aklımızdan çıkmasın istedim sadece o kadar.

BENZER HABERLER