Ben yazıyı yazmaya başladığımda olaylar daha başlamamış İnşallah kazasız belasız bir işçi bayramı kutlanır. Kimsenin burnu kanamaz 1 Mayısta şanına yakışır Emek Bayramı olarak kutlanır.1 Mayıs İşçi Bayramı olarak değil de genelde bakıyorum bayramda işçilerden çok öğrenci marjinal guruplar ve eylem yapmak isteyenler katılıyor. 12 Eylül darbecilerinin yasakladığı 1 Mayıs işçi bayramının artık eskisi gibi tadı tuzu kalmadı. 70 li 80 li yıllarda 1 Mayıslar şimdiki gibi hükümet karşıtları ve ulusalcıların bayramı değil gerçek Solcuların, Komünistlerin, Sosyalistlerin, Maocuların ve Emekçilerin bayramıydı. O tarihlerde yapılan 1 Mayıs gösterilerinde bir tek Türk bayrağı ve Atatürk posterleri taşınmaz yalnız Marx, Mao, Lenin, Stalin ve Komünizmin simgesi olan kızıl bayraklar ve posterler taşınıp işçiler devrim şarkıları söyleyerek meydanları doldurur Moskova’ya selam yollanırdı. Solculuğun ve sosyalistliğin itibarını 12 Eylül Kenan EVREN darbesi bitirdi. Gerçek solcuların çoğu içeri atılıp bir bölümü de yurt dışına kaçmak zorunda kaldı. 70 li yılların solcu gençliği ne ordunun arkasına saklanır nede Atatürk’ün üzerinden siyaset yaparlardı onların tek düşüncesi halk ihtilalini gerçekleştirip Türkiye’de Komünist veya sosyalist bir rejim kurmaktı. Onlar hiçbir zaman bu ülkede CHP li olmadılar. Atatürk’ün üzerinden siyaset yapmadılar. Çankaya’da, Beşiktaş’ta, Kadıköy’de, Şişli’de, Sarıyer’de yaşamadılar viskilerini yudumlayıp devrim şarkıları söylemediler. Doğrudur yanlıştır bilinmez ama üniversitelerde, fabrikalarda, devlet kurumlarında işçi haklarını savundular. Emekçiler için kan döküp can verdiler. Türkiye’de varoşların sesi olup özgürlük ve devrim dediler. Türk’tüler, Kürt’tüler, Alevi’diler veya başka bir şeydiler ama hiçbir zaman onurlarını satmadılar. Solcu olup sermayenin sesi olmadılar. Yağlı ipe boyunlarını geçirdiler yine de devrim dediler. Size bir anekdot aktarayım Deniz Gezmiş’in en yakın arkadaşı Hüseyin İnan’ın kardeşi 1977 li yıllarda Adana’da askerlik yaparken benin en yakın arkadaşlarımdandı. Ben de o yıllarda ülkücüydüm yeni yeni siyaseti öğreniyor devrimciliği de merak ediyordum. Arada sırada ona ne istediklerini soruyordum. O ağabeyinin deniz gezmişle beraber asılmasının üzüntüsünü yaşıyor bu konularda hiç konuşmuyordu. Kendisi Kayseriliydi ailesi muhafazakâr bir aile olduğu ve Türkiye’de her gün 5-10 ülkücü veya solcunun aynı silahtan öldürüldüğü günler ve de fişlenmiş bir insanın ezikliğini yaşıyor dalıp dalıp gidiyordu. 2000 li yıllara gelinince ne solculuk kaldı ne sağcılık nede devrimcilik para nerede beleşçilik nerede kim daha fazla veriyor insanlar değil fikirlerini onurlarını bile ihale ile satıyorlar kim bir kuruş fazla verirse onun düdüğünü çalıyorlar. Eskiden sendikacılık, dernekçilik amatör ruh ile yapılır aday olanlar seçilmeyi onur meselesi yaparlar ne kadar onurlu insan olduğunu test ederlerdi. Kendi meslektaşlarının savaşını verir, meslektaşlarının itibarına zerre kadar leke sürdürmezdi. Şimdi aylık ne kadar kazanılacak ona göre aday olunuyor ne meslek itibarı kaldı ne de sendikacılık hepsinin içine ettiler. Bayram Meral’in oğulları babalarının sayesinde trilyonları götürünce sendikacılığın ne tadı kaldı ne tuzu. Sendika başkanlığı milletvekilliğinden daha kazançlı hale geldi. Saat 10 civarında yazımı bitirdim daha olay yok. İnşallah kimsenin canı yanmadan analar ağlamadan 1 Mayıs başladığı gibi biter.